Dün gece biraz geç yatmıştım, e hâliyle de geç kalktım. Saate baktığımda 02.23 p.m yazıyordu. Tanrım! Gerçekten geç kalkmıştım fakat aslında bu sorun değildi sorun olan şey bugün piyano kursumun olması ve kursumun 01.00 p.m'de başlamasıydı.
Yatak odamdan çıkıp mutfağa ilerledim ve kendime bir kase mısır gevreği hazırladım. Sabahları pek kahvaltı etmemem sağlığım için iyi değil ama pek umrumda olduğu söylenemez. Tekrar saate baktım ve saat 02.38 p.m'di. Dersin bitmesine 2 dakika kalmıştı. Zaten gitmeyecektim bugün canım istemiyordu pek. E gerçi istesem de gidemem bu saatten sonra. Dışarı çıkmaya karar verdim, evde canım sıkılmıştı. Taehyung'a mesaj attım.
Yoongi hyung: Taehyung, evde çok canım sıkıldı dışarı çıkalım mı?
Taehyung telefonuna gelen mesajla doğruldu. -çünkü o sırada televizyon keyfi yapmakla meşguldü- Açıkçası şaşırmıştı çünkü Yoongi hyung evden dışarı çıkmayı sevmeyen bir tipti, bu haline karşın bu kadar popüler olmasına anlam veremiyordu bazen.
TaeTae: Hyung, beni şaşırtıyorsun!
Yoongi hyung: Ben de kendime şaşırdım biraz ama canım şu an dışarı çıkmak istiyor.
TaeTae: İyi peki çıkalım bakalım saat 03.00 p.m'de okulun aşağısındaki Smile Cafe'de buluşuruz.
Yoongi hyung: Teşekkür ederim TaeTae!
Taehyung hâlâ şaşkınlığını korumaya devam ediyordu çünkü Yoongi hyung'ı ona nazik davranıyordu! Biraz sonra bunları bir kenara bırakmaya karar vererek hazırlanmaya başladı.
Taehyung'a neden o kadar nazik davrandım bilmiyorum, sadece bugün biraz tuhaf hissediyorum kendimi. Zaten başım da ağırıyor. Her neyse.
Yoongi hazırlanırken bir yandan da annesinden beklediği mektubu düşünüyordu. Acaba gelmiş miydi? "Neden mesajlaşmak yerine mektup?" diye merak edecek olursanız, sadece daha hoş olduğunu düşünüyorlar.
Saat 02.55 olmuş en iyisi çıkayım ben. Hem şu posta kutusuna da bakarım. Umarım gelmiştir. Bir haftadır onu bekliyorum!
Yoongi evin anahtarlarını ve telefonunu alıp almadığını kontrol ederek evden çıktı. Ve posta kutusuna doğru ilerlemeye başladı. Posta kutusu dolu görünüyordu, heyecanmıştı. Bir haftadır beklediği mektubun sonunda geldiğini düşünerek posta kutusunu açtı ve bir mektup yere düştü. Annesinden gelen mektup olma umuduyla mektubu açtı ve okumaya başladı;
"Merhaba Yoongi, benim hakkımda bir şey bilmene gerek yok, sadece sana karşı bir zaafım olduğunu bilmeni isterim"
Yoongi gördüğü mektupla bir yandan şaşırmış, bir yandan meraklanmış, ve bir yandan da hayal kırıklığına uğramıştı. Duygu karmaşası yaşıyordu resmen!
Bu ne sikim böyle ya? Kim attı acaba merak ettim de ama şimdi. Kimin bana karşı bir zaafı olabilir ki?! Neyse ben kafeye gideyim en iyisi büyük ihtimal geç kaldım zaten.
Yoongi aklındaki düşünceleri bir kenara bırakmaya çalışarak kafeye doğru ilerlemeye başladı. Kafeye yaklaşmaya başlayınca kafenin cam kenarında oturup telefonuyla uğraşan Taehyung'ı gördü. Adımlarını biraz daha hızlandırarak kafenin önüne ulaştı ve içeri girdi. Zaten gelirken gördüğü Taehyung'ın karşısına oturdu. Taehyung'ın onu hemen farketmesiyle birlikte telefonu masanın üzerine koydu ve Yoongi'ye selam vererek konuşmaya başladı.
"Selam, hoş geldin hyung!"
"Hoş buldum Taehyung."
"Hyung, sana anlatacak birtakım şeylerim var."
Devam edecek...
Sizi seviyorum...
-Sopefull.Bu arada bu benim yazdığım ilk fanfiction umarım güzel olmuştur umarım beğenmişsinizdir:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mail Box | yoonseok
FanfictionMin Yoongi, posta kutusuna gelen ve kimden geldiği belirsiz olan zarfı açar ve okumaya başlar; "Merhaba Yoongi, benim hakkımda bir şey bilmene gerek yok, sadece sana karşı bir zaafım olduğunu bilmeni isterim"