"Bu sabah evden çıkıp posta kutumu kontrol ettim ve orada kimden geldiği belirsiz bir mektupla karşılaştım hyung."
Taehyung'ın söylediklerine şaşırmıştım, çünkü aynı türden bir mektup bana da gelmişti.
"Ne yazıyordu Tae? Hatırlıyor musun?"
"Sadece, seni seviyorum yazıyordu."
"Belki okuldan saçma sapan biri yazmıştır. Okulda popüler birisin çünkü. Takma o yüzden."
"Bilmem, olabilir ama mesaj atmak varken neden böyle saçma bir yöntem kullanmış olabilir ki?"
"Ne bileyim. Her neyse aynı mektuptan bana da geldi"
"Ne! Nasıl? Ne yazıyordu, aynı şeyler mi?"
"Hayır, benimki biraz daha uzundu. Tam hatırlamıyorum ama yazan kişinin bana bir zaafı varmış öyle yazıyordu."
"Normaldir hyung, sana kimin zaafı yok ki."
"Bilmiyorum Taehyung bilmiyorum, ama bu kişinin kim olduğunu öğrenmem lazım."
O sırada sipariş ettikleri kahveler gelmişti. Yoongi garsona teşekkür etmek için kafasını kaldırdığında garsonun ona hayranlıkla baktığını görmüş, ve birazcık utanmıştı. Yoongi de garsona hayranlıkla bakmaya başlayınca, garson bunu fark edip hemen işinin başına dönmüş -tabiri caizse kaçmış- ve gelen müşterilerin siparişlerini almaya başlamıştı.
"Yoongi hyuung. Şşt! Yoongi hyuuung. Lan! YOONGI HYUUNG!"
"Ne bağırıyorsun Taehyung, duyabiliyorum herhalde. Ne var."
"Hayır duymuyorsun hyung. Deminden beri sana sesleniyorum. N'oldu neye daldın gittin?."
"Dalmadım ki."
"Yalan söyleme. O deminki garson dikkatini çekti değil mi?"
Taehyung piç piç sırıtarak Yoongi'ye bakarken bir anda kafasına gelen tokatla yakınmaya başlamıştı.
"Ya n'apıyorsun hyung! Canım acıdı!"
"Ne, ne yapıyorum gerizekalı. Saçma sapan konuşan sensin. Dikkatimi garson falan çekmedi."
"Eee, niye daldın gittin o hâlde?"
"Hiçbir şeye dalıp gitmedim ben."
"Hm, peki."
Taehyung hyungının garsondan etkilendiğini anlamış, ve onunla uğraşmaya başlamıştı.
"Garson beey! Bakar mısınız?"
"Tae ne yapıyorsun?"
"Garson çağırıyorum."
"Yapma bak lütfen. Tamam, etkilenmiş olabilirim birazcık çocuğun o güzel kızıl saçlarından, kalp şeklinde dudaklarından, belirgin çene hatlarından ve mükemmel fiziğinden."
"Gerçekten de birazcık etkilenmişsin."
"Tamam kes sesini, hadi kalkalım artık sıkıldım ben."
"İyi peki kalkalım."
"Bekle sen burada Tae, ben hesabı öderim."
"Bir de ben mi ödeyecektim! Öğrenciyim ben öğrenci!"
"Ben iş adamı mıyım? Ben de öğrenciyim."
"Tamam be."
Taehyung, Yoongi'nin hesabı ödediğini görünce ayağa kalkıp onun yanına doğru giderken ayağı takılmıştı. Ve tam düşerken birisi Taehyung'ı belinden tutmuş ve kendine çekmişti. Taehyung yaşadığının şokuyla çocuğun yüzüne bakarken, çocuk tanıdığı yüzü yakından incelemeye koyulmuştu. Taehyung ise onu tutan sarışın çocuğun güzel dudaklarında takılı kalmıştı.
"Taehyung hadi gi- Ne oluyor lan burada!"
Taehyung arkasından duyduğu sesle hemen sarışın çocuğa teşekkür etmiş, ve hemen hyungının yanına gitmişti.
"Eee, e-efendim hyung bir şey olmuyor."
"Tabi tabii, olmuyor. Her neyse, bunu şimdilik görmemezlikten geleceğim."
"Teşekkür ederim hyung."
"Teşekkür ettiğine göre bir şey var demek ki."
"Hyung!"
"Ne var be tamam hadi gidelim."
Kafeden çıkıp evlerine doğru yürümeye başlamışlardır.
"Hyung, ben eve gitmeyeceğim. Jungkook'a gideceğim. Söz vermiştim dün."
"İyi peki, ben eve geçiyorum. Mesaj atarsın sonra."
"Tamam hyung teşekkür ederim geldiğin için."
"Tamam tamam yalakalık yapma hadi hadi bay baaay."
"Sana da baaay."
Yoongi bir an önce eve gitmek istiyordu. Kafası darmaduman olmuştu o çocuğu gördükten sonra. Tanrım, bir insanoğlu nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mail Box | yoonseok
FanfictionMin Yoongi, posta kutusuna gelen ve kimden geldiği belirsiz olan zarfı açar ve okumaya başlar; "Merhaba Yoongi, benim hakkımda bir şey bilmene gerek yok, sadece sana karşı bir zaafım olduğunu bilmeni isterim"