Hem biraz kafasını dağıtmak isteğinden hem de annesini çok özlediği için Daegu'ya gitmeye karar verdi. Annesi orada yaşıyordu, kendisi ise okulu için buradaydı. Okulu bitirmişti bu yaz fakat nedense buradaki hayat düzenini bozmak istemiyordu.
Yavaş ve nazik adımlarla odasına girip dolabının üzerindeki bavulu aldı. Dolabını açıp içerisinden birkaç parça pantolon, tişört ve iç çamaşırı aldı. Bavulunu açtı, ve her birini özenli bir şekilde yerleştirdi. Çekmecesinden birkaç tane çorap alıp bavulun içine koydu. Daha sonrasında ayaklanıp banyoya gitti ve diş fırçasıyla diş macununu aldı. Onları da bavula yerleştirdikten sonra işi bitmişti.
Bavulu kapattı ve tutma yerini ortasındaki düğmeye basılı tutarak yukarıya doğru çekti. Tutma yerinden tutup kapıya doğru sürükledi. Bavulunu kapının önüne bırakıp salondaki masadan cep telefonunu ve cüzdanını aldı. Eve bir göz gezidirip unutmadığı bir şey olmadığına kanaat getirdi, salonun ışığını kapattı. Kapının üzerinden anahtarını aldı, bavulu tutma yerinden tutarak dışarıya doğru sürüklediğinde ne yapması gerektiğini düşündü. Arabasıyla mı gidecekti, otobüsle mi? Birkaç dakika düşündükten sonra otobüste karar kıldı, biraz yorgun olduğunu hissediyordu nedense, ya da heyecandan ona böyle geliyordu. Annesiyle en son yazın ikinci ayında yüzyüze görüşmüşlerdi ve şu an sonbaharın ikinci ayıydı.
Evine yaklaşık 100 metre uzaklıkta mesafede olan otobüs durağına doğru yürümeye başladı. Çok kısa bir süre sonra durağa ulaşıp beklemeye başladı elindeki küçük siyah bavulla.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Alo, bir sorun mu var, onu gözden kaçırmadınız değil mi?"
"Hayır efendim onu gözden kaçırmadık. Fakat bir sorun varmış gibi gözüküyor."
"Ne oldu?"
"Elinde bir bavulla birlikte evden çıktı. Nereye gittiğini bilmiyoruz. Ve görünüşe göre kendi arabasıyla gitmeyecek. Buradan onu dürbünümle görebiliyorum, otobüs durağında bekliyor."
"Ne yani, şehir dışına ya da yurt dışına falan mı çıkacak?"
"Bilmiyorum efendim."
"Onu takip etmeye devam edin, boş bir yolda otobüsün yolunu kesin. Gerisinde ne yapacağınızı biliyorsunuz."
"Peki efend- ver şu telefonu bakayım bana!"
"Tanrı aşkına ne var Seokjin?"
"Hiiç sadece anlaşmaya geldim."
"Ne anlaşması? Sana onu vereceğim, o senin merak etme."
"Ahh, bazen beni çok iyi tanıdığını düşünüyorum."
"Zaten çok iyi tanıyorum. Benden sonra en yüksek mertebeye sahip olan Kim Seokjin beyefendi göreve katılıyor muymuş acaba?"
"Hmm, düşünmem lazım. Ya aslında hiç canım istemiyor biliyor musun."
"Eğer bu görevde olmazsan onu unut."
"Aahahaha, düşünmem bitti canım benim tabii ki de varım. Ben sayın Kim Muhteşem Seokjin olmayacak da kim olacak böyle önemli bir görevde."
"Çıkarcı pislik. Neyse benim artık kapatmam gerekiyor. Bir sorun olursa buradayım, ararsınız."
Yaptığım telefon görüşmesinden sonra merakla o anı bekliyordum. Son derece bir merakla.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yoongi'den
Elimde bavulum, yaklaşık yarım saattir burada bekliyordum. Gerçekten bir siktiğimin otobüsünün gelmesi bu kadar zor muydu? Başka zaman olsa otobüs duraktan ayrılmaz, ben bekliyorum ya kesin hat falan kaldırılır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mail Box | yoonseok
FanfictionMin Yoongi, posta kutusuna gelen ve kimden geldiği belirsiz olan zarfı açar ve okumaya başlar; "Merhaba Yoongi, benim hakkımda bir şey bilmene gerek yok, sadece sana karşı bir zaafım olduğunu bilmeni isterim"