2. Bölüm

8.6K 308 112
                                    

Yaklaşık 10 dakikadır sahil yolunun ortasında bekliyordum. Korkudan ve telaştan gözlerimi açamıyordum. Gelen kişinin bana özürlü deme ihtimali çok yüksekti. Tam geri dönüyordum ki adım sesleri işittim. Gelen kişinin yaşlı ve kız olmamasını diliyerek adım seslerinin yaklaşmasını bekledim. Adım seslerinin çok yaklaştığını hissedince bağırdım;

''HEY, SEN ÖNÜMDEKİ BENİMLE ÇIKAR MISIN?!''

Adım sesleri kesilince önümdeki kişinin durduğunu anladım.

''Benimle çıkmak mı istiyorsun?!'' dedi bir erkek sesi.

Sesin karşı cinsten olduğunu anlayınca az da olsa rahatladım ve gözlerimi araladım ama tam da açmadım.

''Evet. Hem istemeseydim sormazdım değil mi?''

Özgüvenime şaşırmıştım doğrusu. Benim tanıdığım Bong Hee tırsak ve korkaktı. Başını dersten kaldırmazdı da. Ama şimdi ne yapıyordum acaba?! Kendime lanet ettim. O sırada önümdeki adını bilmediğim kişi bana doğru yaklaştı. Aramızda santimler vardı resmen. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Üç kafadarın da bana güldüğünü az çok tahmin ediyordum.

''Beni tanısan böyle konuşmazdın!''

''Hey, o-o da ne demek oluyor?''

''Diyorum ki ancak kafadan deli olanlar bana çıkma teklifi eder!''

Haklıydı aslında. Yakışıklıydı ama benim tipim değildi.Hem o kadar da iyi birine benzemiyordu. Yine kendime inanamadığım bir şekilde konuşmaya devam ettim;

''Ya ben kafadan deliysem? O zaman ne yaparsın?''

''İyi günler diler ve giderim!'' dedi ve yürümeye başladı. O an sinirimden yumruk yapmıştım ellerimi. Daha önce kimse bana böyle davranmamıştı. Diğer üç ,kafadan zır deliye baktığımda gülüyorlardı ama ben bakıca hemen ciddi bir ifadeye büründüler. Elimle onları işaret edip boğazımı keser gibi yaptım. Daha sonra hızla yürümeye başladım. Adını bilmeyip,çıkma teklifi ettiğim kişiyi süzdüm. Tamamen siyah şeyler giymişti. Siyah pantolon,siyah ceket, siyah tişört, siyah ayakkabı... Çorapları bile siyahtı. Donunun bile siyah olduğuna yemin edebilirdim! Oysa ki ben öyle miydim? Tamamen renkli giyerdim,hiçbir zaman siyah giymezdim. Kıyafetlerimize bakan bir kişi bile tamamen zıt olduğumuzu anlayabilirdi. Bende tamamen zıt düşeceğim birinin peşinden gidiyordum. Bir oyun yüzünden başıma bu gelmişti. Tekrar kendime lanet okuyup,adını bilmediğim şahısa doğru koştum. Adımlarımız eşitlenince normal bir şekilde yürümeye başladım ama zorlanıyordum. Çünkü çok hızlı yürüyordu. Al sana başka zıt bir özellik. Ben hızlı yürümeyi sevmezdim. Hızlı yürüyünce insanın çevresini incelemeye vakti olmaz gibi gelirdi bana. Ben bunları düşünürken gizli şahıs oflayarak arkasını döndü.

''Ne istiyorsun?''

''Seni-'' dediğim şeyle kendime yine lanet ettim ve ağzımı utanarak elimle kapattım. Bong Hee, kızım sen kendinde misin? Hangi alemde yaşıyorsun? Ne dediğinin farkında mısın?! Ben utançtan yerin dibine girmiştim fakat o sırıtıyordu. Ama bu sırıtış hayra alamet değildi. Çok soğuk ve ''lan sen bana ne diyorsun,dalga mı geçiyorsun''der gibi bakıyordu.

''Beni mi istiyorsun?!''

''Şey yani ben yanlışıkla-''

''Avucunu yalarsın canım! Bu arada peşimden gelmemeni öneririm! Eğer gelirsen de olacaklardan ben sorumlu değilim! Tekrar iyi günler!''

Dediği cümleyle sinirim iki katına çıkmıştı. Hayır yani kendini ne zannediyordu bu?! İvicini yilirsin cinim! Bi iridi pişimden gilmimini iniririm! İğir gilirsin di iliciklirdin bin sirimli diğilim! Tikrar iyi ginler!  Miş miş miş! Hayır! Kesinlikle bitmiştir bu iş deyip geri dönecekken karşımda aniden Jung Woo belirdi. Korkudan çığlık atacağım sırada eliyle ağzımı kapattı.

''Sakin ol, benim prenses! Geri dönmeyecektin değil mi?''

'' Lan baksana şu oduna! Sanki kendisi kralın oğlu! Yok olmaz Jung Woo! Karakterlerimiz bile örtüşmüyor! Başka bir şey diyin onu yapayım ya!

''Bizde bunu tartışıyorduk güzelim. Bir plan yaptık. Ben tehlikeli adam rolünü üstlencem sende mağdur kız rolünü üstlencen. Her zaman yanımda taşıdığım çakıyı elimde tutucam! Sende o sırada bağıracaksın! Haa, gerçekçi olsun diye bir iki ufak çizik de atabilirim. Tamam mı prenses?''

'' Bir özürlü odun yüzünden canımın yanması istediğim en son şey! Kabul etmi-''

''Ahh kabul edeceğini biliyordum! Hadi hadi koş! Bak prensin kaçıyor! Sen onun yanına git. Bende aranızda az bir mesafe kala kolundan tutup tehdit ediyormuş gibi yapıcam. Sende uyum sağlarsın işte.''

Bir şey diyemeden yanımdan uzaklaştı. Bende mecbur olarak ilerlemeye, daha doğrusu koşmaya başladım. Aramızda baya bir mesafe vardı. Yaşadığım duruma bak ya! Bir daha asla o boktan oyunu oynamamakta kararlıydım.

Aramızda az bir mesafe vardı bende gizli şahsın duymayacağı bir şekilde ilerlemeye başladım. Daha sonra kolumdan biri tuttu ve beni durdurdu. Bu kişinin Jung Woo olduğunu bildiğimden dolayı tedirgin olmadım fakat göz göze gelince Jung Woo 'nun göz rengine tamamen ters olan bir çift yeşil gözle karşılaştım. Elinde de Jung Woo'nun çakısına nispeten daha büyük oranlarda olan bir bıçak vardı. Doğal olarak bağırmaya başladım;

''YARDIM EDİİN! İMDAAAT! NOLUR KURTARIN BENİİ!!''

İsmini bilmediğim şahıs bağrışmalarımı duyunca arkasına döndü. Zor durumda olduğumu anlayınca da hemen bana doğru koşmaya başladı..


Pikaçularımmm 💛 Düşünceleriniz benim için önemli. Lütfen yorum yazın.🎈

Doğruluk mu Cesaret mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin