1.BÖLÜM

937 263 485
                                    


Bölümleri yeniden düzenleme kararı aldım. Çünkü ilkinde çok fazla yazılım vede sahnelerin ilerleyişinde ciddi hata ve olay döngüsünde kopukluklar fark ettim. Umarım şimdiki halini de sever ve oylamaya destek olmaya layık görürsünüz. BU ARADA ERKEK BAŞ ROLÜMÜN ADINI DEĞİŞTİRDİM. KURAL ADINI OKUDUĞUNUZDA NERDEN ÇIKTI BU DEMEYİN.

Oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyin olur mu?

Keyifli okumalar:)

Sağlıcakla kalın...

Bedenimi kasanın bulunduğu yere doğru çevirdiğimde, yine bana çatık kaşlarıyla bakan, Kural'la göz göze geldim.

Onunla her göz göze geldiğimde, boğazım kuruyor ve içimde gözlerimi ondan hızla kaçırma isteği doğuyordu. Kendimi hızla toparlayarak, ona doğru yürümeye başladım. Bana nefret besleyen bakışlarını, görmemek için yerdeki zemine bakarak, ona doğru ilerlemeye tercih ederken hayatımın son üç ayını düşündüm.

Kabus gibi geçen mi demeliydim bilemedim.

Önceden şimdi garsonluk yaptığım, kafenin sahipleri yaşlı bir çiftti. Ne yazık ki Tevfik amcanın vefatı sonrasında, Şükran teyze kafeyi başka birine devretme kararı almış ve kafe birkaç hafta içerisinde şuan bakışlarımı kaçırdığım, Kural beyin annesine devredilmişti.

Öznur hanım, oğlu gibi sert ve insanlara soğuk davranan biri değildi, bana ve tüm çalışanlarına gayet sıcak sevecen davranıyordu. Aslında Kural beyin ben dışında kafedekilerle hiçbiriyle bir zoru ve sorunu yoktu. Benimle ne derdi vardı, onu da çözmüş değildim.

Onun karşısına geldiğimde,
başımı önüme eğerek ondan gözlerimi kaçırdım. Elimdeki hesap kutusunu onun önüne bıraktığım da, hızlı oradan uzaklaşmak için hareketlendim.

"Hayat."

Olduğum yerde bedenimi, ona doğru ağırca çevirdim. Göz göze geldiğimizde, kaşları çatıktı her zamanki gibi. Şaşırdık mı hayırrr!

"Müşterilerle arandaki mesafeni koru."

Afallayarak ona bakıyordum ve benim de kaşlarımın çatılması saniseler içinde gerçekleşmişti. Yaptığı ima sinirlerimin tavan yapmasına sebep olmuştu. Tam ağzımı açıp, ona karşı tüm öfkemi kusucaktım ki, bakışlarını benden çekip, eliyle gitmemi işaret etti.

Emretti!

Tırnaklarımı avucuma sıkıca bastırarak, hızla oradan uzaklaştım. Bana böyle davranmaya ne hakkı vardı?

Söylenerek mutfak kısmına geçtiğimde, Öznur hanım elindeki hamura şekil veriyordu. Bu onun işi olmasa da kendine ait tarifleri yapıp vitrine bırakılmasındam son derece keyif alıyordu.

"Birşey mi oldu?"

Öfkeden yüzüm nasıl bir hal aldıysa onun gözünden kaçmamıştı
Hızla olanları zihnimde öteledim.

"Hayır. "

Kadına oğlunu şikayet etmek istemiyordum. Hoş ne diyecektim. Onun bana söylediklerini başkasına nasıl derdim, yanlış anlamaya çok müsait bir cümleydi. Şeyyy sanarlardı...

Tövbe tövbe!

Hem Öznur hanım bir kere vicdanlıydı, kafe devr edildiğinde açıkcası ben ve çalışma arkadaşlarım işimizin son verileceğini düşünmüştük ama öyle olmadı. Yoksa heveslisi olmadığım barda çalışacaktım. Hoş Banu'nun bu konuda yakındığını hiç duymamıştım. Galiba ben öyle ortamlarda kendimi fazlaca rahatsız hissediyordum.

TUTSAK ÖZGÜRLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin