Multimedia: Derin
Yeni okul. Yeni arkadaşlar. Benim için ikisi de önemli değildi. Babam bana hep okuyup, gelecekte kendime meslek edinmem gerektiğini söylerdi. Şimdi benim zorla okula gönderildiğimi görse sanırım hayal kırıklığına uğrardı. Fakat en büyük hayal kırıklığını ben yaşamıştım.
Arya başıyla kapıyı gösterdiğin de siyah sırt çantamı aldım. Baştan aşağı siyah giyinmiştim. Benim rengim siyahtı. Tıpkı hayatım gibi. Beyazların içinde tertemiz görünen ben, yavaş yavaş kararıyordum. Belki de sonu olmayan bir çukurun içine düşüyorudum. Ve babam o çukurun üzerine toprak atıyordu.
Dışarı çıktığımızda derin bir nefes aldım. Arya'nın peşinden yürürken annesini takip eden küçük bir ördek yavrusu gibi görünüyordum. Arya bu ürkek adımlarımı fark etmiş olmalı ki kolunu omuzuma atarak beni yanına çekti. Şimdi daha iyi hissetmemi sağlamıştı.
Okulun bahçesine geldiğimizde etrafımızdaki insanları süzerek içeriye doğru yavaşça adımlar atıyorduk. O kadar büyük bir bahçesi vardı ki omuzumda Arya'nın kolu olmasa kaybolacağım sandım. Arya yol boyunca kolunu omuzumdan indirmemişti. Bu bana nedenini bilmediğim bir şekilde güven veriyordu. Bir insana karşı kısa sürede güven hissetmem kendi açımdan inanılır gibi değildi.
Arya kendinden emin bir şekilde yürürken beni de peşinden sürüklüyordu. Ben daha çok meraklı gözlerle etraftaki insanları süzmekle meşgulken, Arya önüne çıkan arkadaşlarına samimi bir şekilde kısaca selamlar veriyordu. Tamı tamına dört tane bina vardı ve hepsi müze gibi koskocamandı. İlk binanın merdivenlerini çıkarken heyecanlandığımı fark ettim. Binanın içine girdiğimizde geçirdiğim şoku bir türlü atlatamıyordum. Sanki bir okula değil de büyük ve ünlü bir iş yerine gelmişiz gibi hissettim. Böyle bir okulda okuyacağım aklımın ucuna gelmezdi.
Müdürün odasına geldiğimizde neredeyse şükür namazı kılacaktım. Arya kolunu omzumdan çektiğinde kolunun ağırdığını düşündüm fakat gayet iyi görünüyordu. Nazik bir şekilde kapıyı tıkladı. Tamı tamına erkeksi dediğimiz kalın ve hoş bir ses bize ''Girin,'' diye komut verince Arya kapıyı tekrar nazik bir şekilde açtı. İçeriye girdiğimiz de yaşlı ve bir o kadar da yakışıklı bir adamla karşı karşıya geldim. Yüzüne koskoca bir gülümseme yerleştirerek eliyle oturmamız için koltukları gösterdi. Odasının her bir yeri düzenli ve temiz görünüyordu. İçeriyi dolduran parfüm kokusu bana değişik bir şekilde adama karşı sempati duymamı sağlıyordu.
''Merhaba küçük hanım. Yanılmıyorsam siz bizim yeni öğrencimiz Derin Acar olmalısınız.''
Konuşmaya başladığında sesinin derinliklerine balıklama dalmışım gibi hissettim. O kadar pürüzsüz ve kendinden emin konuşuyordu ki, sesine yakışan en güzel şey bir şiirin kıtaları olurdu. Ona baktığında babamı görüyordum.
''Evet, merhaba.''
''Bende Mehmet Çevik. Tanıştığıma memnun oldum.''
Hoş bir adamdı ve yüzündeki gülümsemenin sahte olmadığını düşünüyordum.
''Bende efendim.''
''Okul kıyafetleri giyilmediğine göre sanırım eve gitmek istiyorsun. Fakat burada kalıp bir kaç kişiyle tanışmanı ve okulu gezmeni öneririm. Eğer bir sorun olursa bana söylemeniz yeterli olur.''
Kafamı onaylarcasına aşağı, yukarı sallamıştım. Her ne kadar eve gidip kendimi uykunun kollarına atmayı istesem de burada kalıp müdürümüzün dediğini yapmalıydım. İlk günden herkesin gözünde korkak bir kız rolüne girmek hiç hoş olmazdı. En azından kantinin ve sınıfın yerini öğrenmem benim için yeterli olur gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyaların canı cehenneme.
AventuraBelki hiç beklemediğim şeylerle karşı karşıya gelecektim, belki de huzur ve tehlike dolu bir aşk yaşayacaktım. Her zaman güçlü ve yalnız olan ben, düştüğümde kaldırabilecek bir ele sahip olacaktım. Ya da olanların hepsi bana kaderin bir oyunu gibiy...