1997 18 Ocak
Doktor'un Günlüğünden.
Hamileliğin 7 ayına girdi. 38 kilo. Yediği şeylerin neredeyse hepsini kusuyor.Yiyeceklerini serumdan vermeye başladım.
Bacakları kendisini taşıyamıyor. Kafasında bir tutam saç kaldı.. Göz altları iyice çöktü ve göz yuvaları içeri kaçtı.
Bilinci neredeyse kapalı. Beyin büyümesinden dolayı başı vücudundan büyük görünüyor. Kustuğu sıvı katılaştı. Sol hemisferi büyürken, sağ hemisferi küçülüyordu.
Neredeyse bütün gün deftere sayı ve resimler karalıyor. Anlam ifade etmediklerini düşünüyorum. Bilinçaltının yansıması olduğuna karar verdim.
Beynini tekrar incelediğimde gördüklerim yeniden doğuş gibiydi. Yukarlardan çöken, içerden yenilenen bir beyin.. Ölüyordu ama sanki bebek bir çeşit parazit gibiydi.
Tıpkı bir çeşit parazit gibi... Yani beyni hamile olduğunun farkında değil. Bebeği bir çeşit parazit sanıyor. Antijen farz ediyordu. Beynin bir tarafı bebeğe antikor üretiyor. Bir tarafı ise bebek olduğunu anlamış gibi. Beynin içinde bir mantık savaşı var.
Bir gözü neredeyse tamamen seyiriyor. Sinir sisteminin harap olduğunun farkındayım. Çünkü içindeki şeyle savaşıyordu. Bebeğin neye benzeyeceğini çok merak ediyorum. Acaba bir yaratık mı? Yaratıksa oraya nasıl girmişti?
En çok, en çok merak ettiğim konu ise DNA'sı.. Yani DNA'sı DNA'dan çok RNA'ya benziyordu. Virüs gibi.. Hücreleri ele geçirerek varoluyor. Ayrıca herşeye antikor üretiyor. Fakat bunu kendisinin yaptığını fark ettim çünkü Anna'nın beyninde herhangi bir reaksiyon yoktu. Bebek RNA sentezliyordu. Ve.. Ve bunu hücresel değil bütünsel kullanıyordu. Tıpkı, tıpkı virüs gibi..
Kararımın ne kadar doğru olduğunu bebek her gün kanıtlıyordu. O'nu kimseye anlatmayacaktım. Hükümet'in O'na el koyacağına eminim çünkü.
Karnı hâlâ yok. İmkansız ama bebek hâlâ yok gibi.. Cinsiyetini belli eden tek belirti bile yok.
Dış görünüşü ve iç organları ölmüş gibi ama kendini çok dinç hissettiğini söylüyor. Hergün çok huzurlu uyandığını söylüyor.
Geceleri hastaneyi çığlık sesleri alıyor. Onların geldiğini söylüyor ama onların kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Mecburen O'na hap veriyorum.
Sıkıntı takım elbiseliler..
Onların orada hiçbirşey yapmadan durup izlemelerinin kendini deli ettiğini söylüyor.
Anlamıyorum...
Telekinezi becerisini epey ilerletti. Odası hastanenin 5. katında. Ona rağmen zeminde istediği bir şeyi buraya çıkarabiliyor. Tabii bunu gece geç vakitlerde yapıyoruz.
Bu.. Bu dehşete düşürücü... Çünkü beyin gücüyle yaptığı şey.. İnanılmazdı. NOVA'ya ait bir makalede insanların bir şeyleri hareket ettirebilmesi için yıldırım çarpması gibi yüksek enerjili bir şeye maruz kalmaları gerekiyordu. Bu bir çeşit nöron aktivitesi gibi. Sentezlenen enerji miktarının yaklaşık 2,16 katı kadar fazla olması gerekiyordu. Ama bunu yaşayıp hayatta kalan birileriyle daha önce tanışmamışlar. Yani sağ kalanlar yıldırıma değil, kıvılcımlara maruz kalıyorlar. Her ne olursa olsun, herhangi bir şekilde bu şey tek kelimeyle harikaydı.
İnsana benzeyerek doğması en büyük temennim..
Artık onunla beraber kalıyorum. Bir ay kadardır onunla kalıyorum. Geceleri çok sık kriz geçirdiğinden müdaheleye başkaları geliyordu. Ve anlamalarını istemiyorum. İşte bu yüzden onunla kalıyorum.
Aslında çoktan öldü. Kan değerleri çok düşük ve nabzı neredeyse yok. Hemoglobin üretimi durmuş gibi ama hâlâ nasıl yaşıyor anlayamıyorum. Kalp atışları anormalce yavaş...
Arada sırada yine ölmüş gibi oluyor. Ruhunu bedeninden ayırması çok etkileyici... Bunu başka şekillerde denedim. Her seferinde daha da etkileyici.
Örneğin CERN'de çalışan bir adamın o an ne yaptığını, görüntüsünü, herşeyini anlatıyor. Aslında bu oldukça tehlikeli. Beyninin içinde sanki bütün dünyadaki kamera - her türlü kamera. Örneğin bilgisayar, telefon, güvenlik, bilimsel- sistemleri var gibi. Neden o insanları görüyor bilmiyorum. Ve araştırdığımda o insanlar gerçekten dediği şeyleri yapıyordu.
Daha önce NASA'da çalışan birinden bahsetti. O'nun beyninin patlayacağını söylüyordu. İki ay kadar bunu tekrar etti. Bir gün..
Bir gün haberlerde o adamın beyninden vurularak öldürüldüğünü izledim..
Gerçekten ayaklı bir silah gibiydi. O'nu kullanabilecekleri müthiş alanlar vardı. Örneğin, terörist saldırılar.. Suçlular... Kaçaklar...Uyuşturucu satıcıları.. Hazineler... Olunmaması gereken devlet toplantıları..
Yatakta kalmayı ısrarla istemiyor ama bacakları onu taşıyamadığından destekle yürütüyoruz . Yürüdükçe görüş alanının açıldığını söyledi. Aslında görüş alanından ne kastettiği konusunda bir fikrim yok.
Diğer doktorlar beyin tümörüne bu kadar dayanan kimseyi görmediklerini söylüyor.
En güzel yanıysa dışında mükemmel görünen hiçbir şey yok. Yani özel olduğuna dair... Aksine çok hastalıklı duruyor. Bu da O'nu bu kadar uzun süredir müşahede altında tutmama en güzel kanıt..
Şu an saat 2 gibi. Uyuyor. Bugün zor bir gün geçirdi. Beyin sıvısı bugün katran gibi aktı ve nefes alması için soluk borusuna bir delik açmam gerekti. Ve delik sanki hiç açılmamış sanki cerrahi bir müdahele olmamış gibi iz bırakmadan kapandı.. Peki ya bu kadar iyileştiriciyse neden Anna ölüyor??
2 ay kaldı..
O muhteşem bebeğin doğmasına iki ay kaldı..
O muhteşem kadının ölmesine iki ay kaldı...
Bebek için heyecanlı, Anna içinde bir o kadar hüzünlüydüm. Ne yazık ki ölecekti...
Doğumun nasıl olacağına dair hiçbir fikrim yok. Bebeğin gelip gelmeyeceğini de bilmiyorum. Belki İsa gibi doğduğunda konuşurdu.
Normal miydi? İnsana mı benziyordu ? Normal bir bebekten büyük mü doğacaktı? Postmatüre mi yoksa prematüre mi..
O'nu kendim büyütmeye karar verdim. Normal mi büyütürüm bilmiyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- DOĞAÜSTÜ -
ParanormalBeynim sahip olduğum en değerli şeydi,ve en büyük düşmanım. Aklımın beyaz bir odadaki köşesinde diğer yarım okul sıralarındaydı. Bir yanım fotonların içinde diğer yarım olasılılıkların. Gerçek olan hangisiydi? Nasıl bu kadar eksik hissediyordum? Bu...