Multimedya çocukların gözleri ^^Doktor Varsefyal'ın günlüğünden ;
Harrison bana o kadını getirdiğinde normal olmadığını anlayacak kadar zeki olduğumu biliyordum.
Kesinlikle normal değildi
O kemoterapi yanıklarını nasıl becerdi bilmiyorum ama bu kadın kanser değildi.
Onlar gittikten 15 dk sonra asistanımı aradım;
- Sean, uçağımı hazırlat.
- Peki, efendim.
- Sean bekle.
-Buyrun efendim?
- Bu özel olmalı. Kimsenin haberi olmayacak.
- Peki, efendim.
Eşyalarımı topladım. Hava soğuktu. Metlife binası n üzerinde duran helikoptere kısaca baktım.
Harrison benden bir şey gizlemezdi. Apar topar onu Ingiltere'ye götüren sebep doğaüstü bir durum olmalıydı.
Harrison beni hafife almıştı..
Doktor Harrison
Anna, odada çocuklarıyla beraber duruyordu. Herşey normaldi. Anna ölmemişti, bebek canavar değildi, iki tane bebek vardı...
Çok hızlı toparlanıyordu. Ama çocuklar beklediğimin aksine çok sıradanlardı. Çok zayıf doğmuşlardı fakat onları küveze alacak bir durum gerektirmiyordu.
14 Mart'ı asla unutamazdım. Bu mükemmel çocuklarla yolculuğumuz başlıyordu. Anna henüz uyanacak halde değildi. Bu yüzden çocuklara hâlâ isim koymadık.
Ayağa kalktım ve Anna'nın yanına yürüdüm. Elimi yavaşça bebeğin birinin saçlarına koyarken bebek korkutucu bir şekilde aniden gözlerini açtı. Siyaha yakın gözleri birkaç saniyede tekrar mavi oldu.
İrkildim ve geriye çekildim. Bu sırada diğer bebekte gözlerini açtı. O da aynıydı. Göz kırpmadan bana bakıyorlardı. Ürkmüştüm. Geriye ilerlemeye devam ettim fakat damarlarımda bir baskı hissettim. Anna'ya doğru çekiliyordum. Kanım damarlarıma yüksek basınç uyguluyordu. Acının etkisiyle gözlerim doldu. Anna'nın yanında durdum. Çocuklar bana bakıyordu. Gözlerine bakınca bir şeyi fark ettim. İkisinin de sol gözünün göz bebeğin içindeki siyahlığın üstündeki sağ taraf kahverengiydi. Yani bir gözlerinin yarısı mavi yarısı kahverengiydi. Ve bu kahverengi kısım gözden ayrı hareket ediyordu. Tıpkı... Tıpkı paramesyumdaki göz lekesi gibiydi.
Geriye çekildim. Bebekler gözlerini kapattı. Bende hızla aşağıya indim.
14 Mart
Anna İçin;
Anna gözlerini açtı. Bebekleri kucağında huzurla uyuyordu. Onlara baktı ve gülümsedi. Keşke bu güzel şeylerin babasını tanımış olsaydı..
Olsun, biliyordu. Harrison onlara çok iyi bakacaktı. Aa bir dakika? Anna ölmemişti. .. Yani bu demek oluyordu ki kendi çocuklarını büyütebilecekti..
Bebekler mırıldanarak uyandı.
"Merhaba Anne! " dedi beyninin içinde iki yumuşak ses.
Anna şok olmuştu. Bu konuşan... Çocukları? ...
Bebeklere baktı. Bebekler gülümsüyordu.
"Karnımız aç " dediler.
Anna hâlâ çok şaşkındı. Bebekler gerçekten konuşmuş muydu? Anna, bebekleri emzirmek için doğruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- DOĞAÜSTÜ -
ParanormalBeynim sahip olduğum en değerli şeydi,ve en büyük düşmanım. Aklımın beyaz bir odadaki köşesinde diğer yarım okul sıralarındaydı. Bir yanım fotonların içinde diğer yarım olasılılıkların. Gerçek olan hangisiydi? Nasıl bu kadar eksik hissediyordum? Bu...