-12-

837 56 5
                                    

1997 13 Şubat

Doktor'un Günlüğünden

8. ayın başlarındayız. Anna'yla buraya geldiğimizden beri kendini iyice topladı.

Kilo almıştı. Bayadır da neşeliydi. Karnı çok çok hafif belli oluyordu. Kendi başına yürüyordu.

Geldiğimiz günden beri tek bir ilaç dahi yoktu. Bir tane bile... Sakinleştirici dahi yoktu...

Bütün gün geziyordu. Yemek yiyor, müzik dinliyor, alışveriş yapıyordu...

Sanırım son zamanları için bebek O'na iyi bir ölüm vadediyordu...

Bugün, bir parka gezmeye gittik. Dizlerine kadar çiçekli bir elbise giyinmişti. Ve saçlarını yapmıştı. Topuklu ayakkabı bile giyinmişti.

Beni zorla pamuk şeker almak için çekiyordu.

Pamuk şeker aldık ve gölün karşısında ki banklardan birine oturduk.

Gölün üzerinde yüzen bir grup beyaz ördek vardı. Yanlarındaysa yüzmeyi öğrenen bebekleri.

Anna, düşünceli düşünceli izliyordu onları.

-Doktor? dedi

- Efendim Anna? dedim

- O'nu büyütmesi için başkasına vermelisin.Bebeğimin eziyetini senin çekmeni istemiyorum. O'na bakmak zorunda değilsin. dedi sakince

Anlamıyor muydu yoksa anlamak mı istemiyordu??

Böyle bir şeyi reddecek bir insan düşünemiyorum. Yani.. Yani O, "Mucize Bebek" ti.. Ayrıca bebekle bir bağımız olduğunu düşünüyordum. Sanki babası benmişim gibi hissediyorum. Bu normal mi hiçbir fikrim yok ama O çocuğu seviyorum.

-Sanırım Anna.. Sanırım anlayamamışsın. O bir yük ya da ceza değil. O bir hediye.. dedim.

Gülmeye başladı.

- Teşekkürler Doktor, böyle söyleyeceğini biliyordum. dedi

Anna'nın kendi doğrulama yöntemleri vardı. Sanırım bu bir hukukçu olduğu içindi.

Hafiften ona baktığımda saçlarının, teninin renginin yerine gelmeye başladığını gördüm.

Bu benim için değerli kadın gitsin istemiyorum... Anna'nın öldüğünü görmek istemiyorum...

O kadını kucağında bebeğiyle mutlu bir hayat yaşarken görmek istiyorum. Koltuğunda mutlu ve yaşlı bir kadın olarak ölsün istiyorum...

8.aydayız. Bir kaç hafta sonra Anna, ölecekti...

1997 22 ŞUBAT

Anna gittikçe iyileşiyor. Bu nasıl mümkün bilmiyorum.

Aslında...

Aslında bir kez daha beni karanlığa düşüren mucizelerden birine aylardır tanıklık ettiğimi fark ettim.

Bebek.. Aslında...

Aslında bebek, aylardır bu kadına acı çektirmiyordu.

Bu... Bu bir çeşit adaptasyondu.

Şöyle bir adaptasyon;

" Anna, hamile kaldığında değişim ani metabolik faaliyetlerle başlamıştı. Anna, hastaneye geldiğinde çevresel tehdit çoktu. Örneğin mikroplar.. Mikroplar demişken.. Bebeğe verdiğim veba,hepatit , tifüs mikroplarını tehdit olarak algıladı. Zaten içerden yenileniyordu. Fakat tıpkı askeriyedeki kamuflaj gibi... Aldığı ilaçlar, protein ihtiyacını karşılayamadığı için çöküş gerçeğe döndü. Beyindeki mantık savaşı gibi.. Beyin tüketim kaynağı olarak glikojen beklerken proteinle karşılaşıyordu. Bu da her şekilde bir mantık savaşıydı. Fakat O'nu hastaneden çıkardığımda metabolik hızında etkisiyle ilaçlar kandan uzaklaşıyordu. İlaç uzaklaşınca hücreler üzerinde ki baskı kalkıyordu. Böylece protein eksikliği daha belli oldu. Anna'nın aldığı proteinler bu yüzden hızlıca sindiriliyordu. Sindirim tamamlandığında önce hücre kılıfı için kullanılan proteinler daha sonra onarımda kullanılmaya başladı. Ve bebek tehlikeyi hissetmediği anda kendini göstermeye başladı. Böylece beyin antikor üretmekten vazgeçti ve içindekinin bebek olduğunu anladı. Bu da Anna'yı fiziksel, zihinsel ve biyolojik olarak düzeltti. Kısacası.. Kısacası, Anna'yı aylarca hastanede tutmasaydım hamileliği gayet normal aksine süper güçlü ve sağlıklı geçecekti. Fakat yine de bu ölmesi gerçeğini değiştirmeyecekti.. Sadece iyi bir hamilelik geçirmiş olacaktı... "

Fakat nereden bilebilirdim?

Şu an Anna, kucağında patlamış mısır ve kolayla film izliyor. Gayet mutlu ve sağlıklı. Kıcasa bebek baştan beri mükemmelliği arıyordu.

Tenindeki muhteşem güzellik her türlü fark ediliyor. Hamile olduğu belli olmaya başladı bile. Göz bebeğinin çevresindeki halkalardan bunu anlayabiliyorum.

Mutlu ve hiç ölecek gibi durmuyor...

Ölmesini istemiyorum...

Anna, ölsün istemiyorum...

-   DOĞAÜSTÜ   -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin