Başına saplanan keskin ağrıyla başına dayadığı eliyle doğruldu. Kendi odasındaydı fakat bambaşka biryerdeymiş gibi hissetmişti.
Yatağının yanındaki komodinin üstünde duran bir bardak suyu alıp bir yudum içti. Baş ağrısını hafifletmek adına şakaklarına masaj yaparken içeriden hafif bir tıkırtı geldiğinde bardağı geri bırakıp, ellerini yatağa dayayıp biraz daha doğruldu.
Tıkırtı ayak seslerine dönüşüp, Seungmin'i şaşkına çevirdiğinde ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ayağa kalktı.
Kapı yavaşça açılıp, rüyalarında gördüğü küçük çocuk içeri adımladı fakat tek bir farkla, küçük çocuğu içine alan holograma benzettiği görüntü. Bir adam vardı fakat ne yüzü seçiliyordu ne vücut hatları. Tek fark edebildiği adamın neredeyse onun boylarında olduğuydu.
Çocuk ona bir adım daha attığında, etrafını saran hologram benzeri şey yok olmuş, dikkatini çocuğa vermesini sağlamıştı.
"Beni unuttun, Seungmin. Beni artık tanıyamıyorsun bile. Neden beni unuttun? Neden beni o alevler içinde tek başıma bıraktın? Bana hep yanımda olacağına dair söz vermiştin. Senden nefret ediyorum."
Son cümleyi bağırarak söyleyerek kalbinde en derinlerde bir yerlere dokundu küçük çocuk. Seungmin, artık onu tanıdığına tamamiyle emindi.
Nefes nefese, terler içinde sıçrayarak uyanan Seungmin, yatağından çıkıp banyosunda elini yüzünü yıkadı.
Geri dönüp eline telefonu aldığında aklında dün gece gördüğü bir çift kahverengi göz vardı.
Annesinin numarasını çevirip kulağına dayadı.
"Efendim, oğlum. iyi misin? Henüz çok erken, bir şey mi oldu?" Annesinin telaşla yüksek çıkan sesi, zaten ağrıyan başına hiç iyi gelmemişti.
Gözlerini yumup kendine gelmeye çalıştı. Çokta başarılı olduğu söylenemezdi fakat yapabilecek bir şeyi yoktu.
"Anne, eski evimizi kimin satın aldığını biliyor musun?"
"Eski evimiz mi? Seungmin, senin küçüklüğünden beri aynı evdeyiz bebeğim."
"Ben hafızamı kaybetmeden önce kaldığımız evden bahsediyorum. Saklamaya çalışma, Büyükannem bana anlattı. Hadi söyle bana, evi kim satın aldı?" planım yoktu, bence olmasına da gerek yoktu. Sadece ona yakın olmak istiyordum. Belki ona yakın olursam daha iyi olurum, diye düşünüyordum.
"Baban doğduğun evi satmaya kıyamadı oğlum. Evlendiğinde sana vermeyi düşünüyordu. Ev hala bizim." bu iyi haberdi.
"Anne, oraya taşınmak istiyorum. Doğduğum eve. Babamla konuşur musun, lütfen?"
"Konuşurum oğlum. İzin verecektir ama nereden çıktı şimdi bu? İşinde sorun çıkmasın?"
"O ev, bu evden daha yakın hastaneye. İşimi kolaylaştırır. Doğduğum evi görmek istiyorum ve orada yaşamak. Hatta sizde gelin diyeceğim fakat siz orada bensiz mutlusunuz." son cümleyi gülerek söylediğinde annesi gülümsedi.
"Seni küçük- ah her neyse Babanla konuşurum. Anahtar Büyükbabanda, sana haber veririm."
"Tamam, Anne. Seni seviyorum."
"Bende seni, oğlum."
Telefonunu yastığının altına koyup, yatağına uzandı. İşte şimdi huzurla uyuyabilirdi.
*
sizi seviyorum, kendinize cici bakın. 🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the little car ☘ hyunmin
Historia Corta"Seni unuttum, evet unuttum. Fakat ruhum hala o küçük seni hatırlıyordu. Çok iyi hatırlıyordu. Ve şu an, tam bu an. Kalbim bana sadece çocukluk arkadaşı olmadığımızı söylüyor." © yuu, 2019