Her Şeyden Önce

167 3 1
                                    

Elindeki telefonu bıraktığında uzun zamandan beri ilk defa nefes aldığını hissetti. Verdiği sözü tutacaktı. Acımasız ve gözü karalığı bir ölüm getirecekti. Ve bu ölümü hayatında hiçbir şeyi istemediği kadar istiyordu.

Başka bir bakış için rahatsız görünen demir sandalyede rahat bir şekilde geriye yaslandı. Omuzları günlerin sonunda ilk defa düzenli bir ritimde alçalıp yükseliyordu Gülümsedi. Siyah gözlerindeki soğuk bakışa yakışan bir gülümsemeydi. Anlamı; kimileri için sonsuzluğa giden yoldaki ilk adım, kimileri için arkada bırakılanlar...

İçinde başarmanın verdiği rahatlığın yanı sıra tüm bunları yapmasını sağlayan öfkenin savaşı telefonu kapattıktan sonra gerçekleşen ilk hisleriydi.

Gözlerini kapatıp uykusuz geçen onca zaman için dinlenmek istedi ama göz kapaklarının ardına sığan anılar gevşeyen omuzlarının kasılıp dikelmesini sağladı. Bu iş tamamen bitmeden uyuyamazdı. Kendine verdiği sözü tutmadan tamamen huzurlu olamayacağını daha iyi anladı.

Telefonu tekrar çaldı. Arayana bakmadan açıp kulağına götürdü.

"Biz geldik."

İçinde her zaman yanan ateş kelimelerle gürledi. Yerinden kalktı. Adımları kesin ve güven doluydu.

Daha inşaatı bitmemiş 3 katlı apartmanın en alt katına, kendisinin hazırladığı sona yaklaştı. İlerledikçe kendi için çalışan insanları görmeye başladı.

"İstediğiniz yerde, istediğiniz şekilde."

Kafasını sese çevirmeden gireceği kapısız, penceresiz içeride sadece bir tane koltuğun, kardeşinin ölü bedenini kucaklayan koltuğun, olduğu odaya baktı. İstediği kişi hala bakış açısında değildi.

"Herkes çıksın, tek kalmak istiyorum."

Herhangi bir cevap beklemeden adamların binayı terk etmesini izledi. Emri dakikalar içinde gerçekleşti.

Sonunda isteğine kavuşmuştu. İçinde yanan ateş sönmeyecekti belki ama eskisi gibi kontrol altına alabilecekti.

İçeri girdi.

Gözlerini görünürde olmasa bile süngerine kadar bulaşmış olabileceği kardeşinin kanını taşıyan koltuğa çevirdi. Onu oradan kendisi kaldırmıştı. Soğumuş bedenini kendisi ısıtmaya çalışmıştı. Yüzüne bulaşan kanı kendi temzilemeye çalışmıştı.

Bütün bunlara sebep olan kişi ise buradaydı. O koltuğun karşısında. Ölümü o koltuğa bakarken olacaktı. Yalvaracaktı. Pişman olduğunu haykırarak ağlayacaktı. Kendi kanının kokusundan midesi bulanıp kusup bayılsa bile gözlerini açtığında ilk gördüğü şey bu koltuk olacaktı.

Başka bir sandalye ile hala yüzüne bakmadığı kurbanıyla aralarında bir metre mesafe bırakacak şekilde yanına bıraktı ve kendisi üzerine oturdu. İlk kalktığında gördüğü şey o koltuk olmalıydı, kendisi değil. Ve müstakbel ölüyü ilk gördüğündeki yüzünün şekli o koltuğun onda yarattığı hissler olmalıydı.

Derin bir nefes duydu. Sonra sert bir soluş. Daha kafasını çevirmeden sesini duydu;

"Ben hala ölmedim mi?"

*
Merhabalar!

Bu tanışma ve aynı zamanda kısa bir veda yazısı.

O zaman başlıyorum.

Ihm, ıhm. Öncellikle bu yazıyı en fazla 3 kişi okuyacağını biliyorum ve neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum. Ama işte çok normal bir insan değilim zaten. Hadi kendimi savunmam bu olsun:)

12 Mart 2019, tarihinde yayımladığım bu kitap, uzun zamandır kurgusunu kurduğum ve yazmak için delirdiğim bir kurgu. Sadece yazmak için vakit bulamıyorum ama bugün yayınlıyorum ki her gördüğümde ertelemem gerektiğini anlayayım diye. Yani aslında sizlik bir şey yok. Kendi kişisel manyaklığımla ilgili.

Yazın bölümler gelecektir. Umarım beklentilerimin karşılığını alırım. İyi günler!

Keşfedilmemiş Günahlar +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin