Hastanede ve yeni hayatıma gözlerimi açtığım dördüncü günümdü. Artık bir rutin halini almış kontrolümün bitmesini beklerken sargıda olan sağ elime baktım. Ağrı kesicilerin dozunu giderek azalttıkları için vücudumdaki sızlamaları görmezden gelmeye çalışmak imkansızdı. Sadece geceleri rahat uyuyordum çünkü ilk gecemdeki krizimden sonra uyumam için sakinleştirici yapıyorlardı. Bu sayede uyumak en basit eylemdi. Ama buradan çıktıktan sonra bu konu hakkında ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu.
Aslında genel olarak buradan çıktıktan sonra ne yapacağımı bilmiyordum. Adının Uygur olduğunu öğrendiğim ve son konuşmamızın berbat geçtiği adamı daha görmemiştim. Görmekte isteyeceğimi sanmıyordum. Bahsettiği gibi biriysem öfkesini tamamen hak ediyordum ve beni görmek istememesini gayet mantıklı buluyordum. Ve tekrardan bahsettiği gibi biriysem yaptığım iğrençliğin sürekli gözümün önünde olmasına dayanamazdım. Ama hayatımda o adam değildi. Bundan önce nasıl yaşıyordum, neler yapıyordum, kimleri tanıyordum bilmiyorum ama bu 4 günlük hastane yatışım boyunca kimsenin gelmemesini de çok fazla sevenim olmamasına yoruyordum. Çok da fazla seçeneğim yoktu aslında bunu söylerken çünkü boş bir beyin ve cavapsız sorularla bir hastane odasında tek başına boğuşan bendim.
Belliki çok da iyi bir hayatım, çok fazla dostum yoktu ama bu bundan sonra olmayacağı anlamına gelmiyordu. Bu boş hastane odası ve yalnızlığım bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Daha iyi bir insan olmam gerektiğini, yeni başlangıçlar yapmamı ve her şeye sıfırdan başlamamı…
Sadece, bir şekilde sıfırdan başlamak kulağa ne kadar korkutucu gelse de bir yandan da görmezden gelinilmeyecek bir çekiliciliği vardı.
Dört günden beri doktor harici tek konuştuğum hemşire biten serumumu değiştirip, göğsümdeki pansumanı değiştirdikten sonra her zamanki yaptığı kısa sorgulama işini yaptı.
“Bugün nasıl hissediyorsunuz Devrim Hanım? Sizi rahatsız eden herhangi bir şey var mı?”
Kafamı olumsuz anlamda salladım ve tekrardan sağ elime baktım. Bunu çok fazla yapıyordum. Gözlerim ben farkında olmadan herzaman sağ elime doğru kayıyordu.
“Bugün polis gelip ifadenizi alacak. Uygur Bey ancak bugüne kadar oyalayabildi polisleri. Sizin çok yorulmanızı istemiyor.”
Bakışlarım elimden hızla kalktı ve sesin sahibini buldu. Yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım ama merak bütün kontrolümü eline almış gibiydi.
“Uygur Bey neden bununla ilgileniyor ki? Yani demek istediğim… Hala ilgileniyor mu?”
Beklemediğim bir tepki gerçekleşti. Hemşireden ufak bir kıkırtı duydum.
“İlahi Devrim Hanım, Uygur Bey sizin hakkınızdaki her şeyle o kadar titiz bir şekilde ilgileniyor ki. Doktorlarınızdan hemşirelerinize her şeyi o seçti. Hatta sizinle ilgilenen doktor aslında Almanya'da bir üniversitede kadrolu öğretmendi ama sizin için buraya kadar getirildi. Tabii odanız da dahil olmak üzere-”
“Tamam anladım! Çıkar mısınız, biraz dinlenmek istiyorum.” Sözünü hızla kestim. Daha fazlasını duymak istemiyordum. Eğer o böyle biriyse ben nasıl olurda ona bu kötülüğü yapardım ki? Biriyle kaçtığımı söylemişti. Onu aldattığımı ve dolandırdığımı. Sanırım o bunları yaparken farkında değildi ama benden intakımını da alıyordu çünkü o böyle yaptıkça kendimi berbat hissediyordum.
“Ben sizi rahatsız ettim sanırım. Kusura bakmayın. Yarım saat içinde polisler gelecek.”
Cevap vermedim. Sadece düşünmeye ve aklımı kurcalayan sorulara cevap bulmaya devam ettim. Neden bunu yapıyordu? Tek bir bakışta bile benden nefret ettiğini söyleyebilirdim ama o bakışların aksine yaptıkları o kadar tutarsızdı ki! Ona dokunmama bile katlanamıyordu. Son konuşmamızda ses tonunda bakışlarında bile benden nefret etmek için daha fazla sebebi var gibi duruyordu. Ama tüm bunların aksine bir de yaptıkları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keşfedilmemiş Günahlar +18
RomanceGözlerini hastane odasında açtığında hayat onun için sıfırdan başlamıştı. Adı dahil hiçbir şey hatırlamaz iken her zaman yanında olan soğuk, anlaşılmaz, tehlikeli ve aynı kendisi gibi bakan siyah gözlere sahip adam tarafından kuşatılmıştı. Onunla ol...