1.7

809 87 4
                                    

Hyuna üstündeki kıyafetlerden kurtulduğu an kendini soyunma odasının koltuğuna atmıştı. Şu an altında kısa pembe bir şort üzerinde ise beyaz askılı bir tişörtü vardı. Topuklu ayakkabılar, gösterişli kıyafetler hepsi yeri boylamıştı.  Ayaklarına yavaşça mesaj yaptı, bu sıralar çıkışından dolayı çok fazla çalışıyordu artık herkesin hayatına karışacağı biriydi.

Kapısı uç kere tıklatılınca istemeyerekte olsa uzandığı yerden kalkıp kapıya doğru ilerledi. Bir saat sonra ise bir fanmeetingi vardı bu yüzden dinlenmek istiyordu. Kapı açtığında Hyojong ile karşılaşınca şaşırmıştı. Sonuçta Hyojong onun bestekârıydı eğer buraya geldiyse yeni albümle ilgili bir sorun olabilir, diye düşünmeden edemedi Hyuna.

Hyojong ise Hyuna'ya çaktırmadan yavaşça onu baştan ayağa süzdü. Beyaz teni üzerindeki bu kumaş parçaları onu çok masum ve seksi gösteriyordu. Sarıya çalan saçları açık omuzlarına dökülüyordu, pembeleşmiş yanakları ile adete insanın o yanakları bir elma gibi ısırmaya zorluyordu. Şu an belki en dağınık haliyle karşısında sevdiğin kadın ama her şeyi ile çok fazla kusursuz duruyordu.

"Noona, albümün son düzenlemeleri yapıldı ve bir şarkı daha yazdım onları getirmek için gelmiştim."

Hyojong açıklama yaptığında Hyuna en sıcak gülümsemesini sunup ona uzattığı eşyaları aldı. Bu sırada parmakları temas ettiğinde Hyuna'dan Hyojong'a bir elektrik akımı hücum etmişti.

"Teşekkür ederi, 'Dawn. Senin yazıdığın her şarkıyı söylemek benim için onurdur. PSY oppa senin gibi iyi bir bestekârı bana verdiği için yeniden teşekkür ederim."

Genç adam mahcup bir şekilde ona bakan kadına baktı. Aslında bu işe başlamasının tek nedeni oydu. Ona yazdığı her bir kelime, kelime gruplarına dönüşmüştü, notalara karışmış ve en sonunda onun sesi ile harmanlanıp  kulaklarına ulaşmıştı. Bu yüzden asıl Hyojong, teşekkür etmeliydi Hyuna'ya.

Hyuna da aynı şekilde genç adamın her şarkı sözünde yazdığı her kelimeyi en derinden hissediyordu. O kelimeler ona kalbinde hâlâ bir şeylerin yeşerebileceğini hatırlatıyordu. Bu yüzden Hyojong'un bestelerini seslendirirken hiçbir zaman zorlanmıyordu, acıyı da tatlıyı da insanlara çok güzel sunuyordu. Hyojong onun şu an bu kadar çok sevilmesinin belki de ilk nedeniydi. Çünkü insanlar bazen sesler kadar sözlere de dikkat ederdi.

"Hayır, noona! Teşekkür etmene gerek yok. Asıl ben teşekkür ederim bestelerimi insanlara ulaştıran kişi sen olduğun için."

Hyuna bir abla edasıyla Hyojong'un saçlarını karıştırmıştı. Bu çocuk gerçekten genç yaşına rağmen diğer bestekârlardan daha yetenekliydi.

Hyojong ise temas ile gözlerini kapatmıştı. Aşık olduğu kadın onu kardeşi gibi görsede umrunda değildi, hiç yoktan onunla temasa geçebiliyordu.

"Bir işin yoksa istersen bir saat burada takılalım. Konuşuruz da istersen?"

"Ah, çok isterdim Noona ama bir grup içinde beste yazmam gerekiyor sonra konuşuruz istersen."

Genç arkasına bile bakmadan giderken Hyuna'nın içini anlamdıramadığı duygular kaplamıştı. Kapı pervazına yaslanıp ondan kaçarcasına uzaklaşan çocuğa baktı. Acelesi vardır, diye düşündü. Çalan telefonu ile kapı pervazından ayrıldı ve içeriye girdi. Menajeri arıyordu sanırım erkenden fanmeetinge gidecekti.

Hyojong ise yüzündeki kocaman gülümseme ile bulunduğu stüdyoyu terk etti. Kimseye şarkı yazmayacaktı, onun hislerini sadece Hyuna çok iyi aktarabiliyordu çünkü yazılan tün şarkılar  onun içindi. Onun dışında kimse o hisleri hissetiremezdi.

Fenomen °hyun×dawn✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin