3. Bölüm -Düello-

42 5 0
                                    

Koşar adım odaya girdim ve önlüğümü üzerime geçirdim. Odadan çıkıp koridorda ilerledim ve bizimkilerin çoktan taplandığını gördüm.

Hemen Simge'nin yanına koştum ve yanındaki yerimi aldım. Semih hoca bugünkü hastalar hakkında bilgi verirken hem onu dinliyor hem de çantamı kapkaççının nasıl aldığını düşünüyordum. İçim öfkeyle doluydu. Ama neyseki elinden alabilmiştim. Öyle iyi giyimli birinin çantamı alması da çok saçmaydı.

Bu zamanda kimin ne yapacağı belli olmuyor diye düşünürken Simge kolumu dirseğiyle dürterek dikkatimi ona vermemi sağladı:
-Gördün mü girerken arabaları? Yeni bir  hasta gelmiş. Zengin oldukları her hallerinden belli. Hastaneye geldiklerinden beri sanki para kokuyor burası!

Heyecanla yeşil kağıtlardan bahsediyordu ama çoktan ilgimi kaybetmişti. Hocayı dinlerken tekrar ve daha sert bir şekilde bu kez karnıma vurdu.

-Ayy düşünsene hoca hastayı bana veriyormuş, sonra bakışıyormuşuz, sonra... Ohooo bundan çok güzel bir romantik dizi çıkar.

-Tamam, Simgecim. Ama bu kadar çok isteme bence yani sonra yaşlı bir amca çıkar falan üzülmeni istemem. deyince kötü bir bakış attı.

Semih hoca bana bakarak:
-Sen 3220 numaralı odaya git ben de hemen geleceğim, dedi.

Hemen başımı sallayıp asansöre doğru yola koyuldum.

Odanın olduğu kata geldiğime dair asansörün 'ding' sesini duydum ve başımı kaldırmamla hiç görmediğim kadar çok siyah takım elbiseli gördüm.

Şaşkınlığımı gizledim ve tüm soğukkanlılığımla ilerlerdim.

Bana bakan keskin gözler doktorluğumu teyit ediyordu. Bir koruma tarafından süzüldükten sonra içeri geçtim.

Odaya girdiğimde benim yaşlarımda burada olduğuna hayret eden bakışlarıyla biri duruyordu. Boğazlı mavi bir triko ve lacivert pantolonu bunlara ek marka saati ile kalite kokuyordu. Geldiğimi fark etti  ve gözleri beni buldu.
-Burada olmam çok saçma! Çok yanlış yapıyorlar! dedi ve sustu.
Kaşlarımı çattım. Burada tuhaf şeyler dönüyor gibiydi.

Semih hoca odaya girdi ve sadece tek cümle eden hastaya baktı sonra bana dönüp çıkmamı söyledi.

Bir süre geçtikten sonra Semih hoca yanıma geldi ve:
-Gel odama geçelim, dedi. Hocayı takip ettim. Yerlerimize geçtik ve ciddi bir tavır takınarak söze başladı:
- Bak kızım az önce gördüklerini ve duyduklarını unutacaksın. Daha sonra şahit olacaklarını da öyle. Hatta sen unutmaya alış.
Ne demek istediğini anlamamıştım.
-Hocam zaten ben de diğer stajyer arkadaşlarım da hiçbir hastanın bilgilerini paylaşmamız gerektiğini gayet iyi biliyoruz.
-Evet ama bu durum öyle bir durum değil. Onlar...

                            ∆∆∆∆∆∆

Sonunda hafta bitti ve kendime vakit ayırabileceğim artık. Yine yorucu geçen hafta içinden sonra cuma akşamı mutluluğumu derinden yaşıyorum. Eve geldim ve kendimi hemen yatağıma attım.

Haftasonu demek benim için vücudumu mecburen değil istediğim gibi hareket ettirebilmek demekti. Tavanda benim tekmelerim ve diğer hareketlerim konulu kısa bir film oynadıktan sonra hocanın dinlenmemi istediği bir sahne canlandı gözümde. Off tekme atamayacaksam haftasonunun ne önemi vardı ki! Çantama uzanıp o kağıdı elime aldım ve adresle bir süre bakıştım.
 
            
                            ∆∆∆∆∆∆
       
Siyah kapşonlumun üstüne montumu giydim ve çantamı omzuma atıp ayakkabılarımı giydikten sonra dışarı çıktım. Adresin olduğu yere geldiğimde kafamı kaldırdığımda oldukça iyi ve lüks bir spor salonuyla karşılaştım. Burası beni ne kadar paklar bilmiyorum. İçeri girdim ve adımı söylediğim an lobideki görevli içeri geçmemi söyledi.

Girişte hemen sağda ışıklarla soyunma kabinleri görünüyordu. Çantamı bırakıp içeri geçtim.

Gelirken yolun bir kısmını yürüdüğüm için ısınma faslını kısa tuttum. Biraz germe egzersizinden sonra ne yapsam diye etrafa bakındım. Lobideki görevli spor hocasının birazdan burada olacağını söylemişti ama iki üç sporcu dışında gelen yoktu.

En iyisi kol çalışmak diye düşündüm ve dambıl bölümüne gittim. Çok büyük bir yer olduğundan her yerde çok az insan vardı, bu kısımsa boştu. Yoğun tempoya alışkın olduğum için sıkılmaya başlamıştım bile. 

Bir harketlilik fark ettim ve n'olur hoca olsun diyerek  baktım ama sadece bir üyeydi. Yani sadece üye demek de şimdi biraz eksik kalabilir. Uzun olmama rağmen başımı kaldırmadan yüzünü görmem zordu. Yüzü her zaman görülen tarzda değildi. Çok fazla insan gördüğüm için az çok analiz yapabiliyorum. Asla taviz vermeyen bakışları vardı. Nefes alıp verişinden çok hızlı bir tempoda koşudan yeni çıktığı anlaşılıyordu.

Kara bulutlarla beraber gelmişti sanki. Bir şeylerden hıncını çıkarmak istiyor gibiydi. Bana çok kısa bir süre gözü değdi sonra hemen dambıllara döndü.

Oraya doğru gitmesini beklerken tekrar kafasını bana döndürdü. Beni tanıyor gibi bakıyordu. Bakışlarını biraz uzun tuttu, kaşlarımı çattım. Sonra bana doğru yürümeye başladı. Aramızda bir iki santimetre kaldı, ağzımdan,
-Ne... sözcüğü fırladı ama yanımdan geçti, eline 10 kiloluk dambılı alarak karşıma geçti. Bende ise 8 kiloluk dambıl vardı.

Bakışları bana meydan okur gibiydi. Çatalı kaldırıp yemeğe götürür gibi kolaylıkla kaldırıp indiriyordu. Elimdeki dambılı bırakıp 18 kiloyu kaldırmaya başladım. Kaşını kaldırdı ve halter alıp sopaya ağırlığını geçirdi, uzandı ve kaldırmaya başladı. Ben de durur muyum hemen yakınındaki yere kuruldum.

Bir yandan kaldırırken bir yandan gözleri beni kontrol ediyordu. Daha çok ağırlık kaldırdığım için elindekini yerine bırakıp doğruldu. Yeni ağırlık almaya gitti. Hadi ama daha ne kadar kaldıracaksın ben bacak yoğunluklu çalışıyorum.

Kaybetmeye göz yumamadığım için o gelmeden hemen ağırlığımı arttırdım ve tekrar yattım. Olamaz bu çok fazla ağırdı bir kez kaldırdım ve birden kollarım dayanamadı. Hık diye halter göğsüme düştü.

Etrafta da kimse yoktu. Nefes alamıyordum. Niye böyle bir şeyin içine düştüm diye kendime kızarken birden acımın bittiğini, göğsümün hafiflediğini hissettim.

Kalktım, derin bir nefes aldım. Ağzımı açtım ama,
-Yine sana yardım eden birine kızıp bağıracak mısın?





































Umarım beğenirsiniz💕💕💕

SAYGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin