4. Bölüm -Sayga-

41 1 0
                                    

Gözümü açtığım an saate baktım ve 05.00 olduğunu gördüm. Kalkıp kısa bir duştan sonra kahvaltımı hazırladım.

Yemeğimi yerken bir yandan da hastane yakınlarındaki ev ilanlarına bakıyordum. İstediğim evi bulmam uzun sürmedi.

Sonra aklıma o kız geldi. Beklediği kişinin ben olduğum aklının ucundan bile geçmedi. Hırstan kendini öldürüyordu az daha. Onu dambılın ağırlığından kurtardığımda ilk defa kaşlarını çatmadan şaşırarak baktı bana. Tabi söylediğim cümle de onu şaşırtmış olabilir.

Yoksa beni hatırlamıyor muydu? Belki de kızın yüz körlüğü hastalığı falan vardır.

İşimi seviyodum. Birilerinin arkasını kollamak, onların bazen hayatı olmak, başkasını düşünmek güzeldi. Bu kadar erken kalkmasam da olurdu tabi ama alıştım artık.

Saat altıya geldiğinde yine jilet gibi duran takımım üstümdeydi. Arabama atlayıp yola çıktım. Bir yandan da güzel bir şarkı aradım ve bulduğumda gaza basmıştım.

Yapacağım işi Arif abiden ilk duyduğumda çıtçıta bebek bakıcılığı yapmak kulağa pek hoş gelmese de iş güzelleşecek gibi duruyor.

Reha namı diğer 'çıtçıt' bizim çalıştığımız oldukça iyi nüfuza sahip olan İhsan beyin oğluydu. Onunla pek yan yana gelmesek de mızmız biri olduğunu yanındakini bir eşya gibi görüp hiçbir şeyden memnun olmadığını bilecek kadar tanıyordum.

Reha, mutlu hayatından, telefonuma gelen bir aramayla, deliler hastanesinde buldu kendini çünkü olamaması gereken bir yerde, bilmememesi gereken bir şeyi öğrendi.

Eğer onun yerinde başkası olsaydı çoktan işi bitmişti ama baba yüreği işte onu susturmanın yolunu böyle buldu.

Çıtçıttan susmasını beklerdim aslında. Hani ne olursa olsun lüksüne bakan, hiçbir şey umrunda olmayan ,babasının cebinden akış durmadıkça sesi çıkmayan biri sanıyordum onu.

Ben bunları düşünüp kafamda herkesin mutlu olacağı senaryoları kurarken hastaneye geldim.

Girer girmez bizim hırslı kızı gördüm. Yine bir şeylere sinirlenmiş söyleniyordu.

Ah hadi ama bu kadar güzel hava gülümseyerek günü selamlamayı haketmiyor mu?

Çıtçıtın yanına gittim. Bakalım bizim çocuk neler yapıyor? Odaya girdiğimde bağırıyor ve yastıkları çarşafı ordan oraya atıyordu.
-Daha ne kadar beni burada tutacaksınız? Yeter artık! Buraya tıkılıp kalacak değilim ya! Duymuyor musun? Hadi çıkar beni buradan!

Yanına gittim ve diğerlerine çıkmasını söyledim.
-Reha yeter artık. Baban söyleyene kadar seni buradan çıkaramayız.

-Ne yani babamın bulduğu çözüm bu mu? Sikeyim böyle işi!

Bakışlarımdaki sabitliği görünce yapacak şeyi olmadığını anladı ve pes etti.

Yatağına oturdu
-Bana ne olacak?

İyice sakinleşip düşünme yeteneğini geri kazandığını anlayarak
-Ağzı sıkı bir doktor bulduk sana. Sadece bir kişiyle konuşabileceksin. Ve senin burada bir süre dinlenmeni sağlayacağız.

-Beni susturup doğru düzgün bir insanla bile görüştürmeyeceksiniz. Kısaca seni buraya hapsettik desene!

-Bir doktorla görüşeceğine sevin istersen. Hem tam sana göre doktor, delilerden anlayan tipten, deyip göz kırptım ve odadan çıktım.

Odadan çıktığımda o kızı gördüm, bana donuk gözlerle bakıyordu. Gülümsedim, zaten bu kızın gülümsediği yoktu. Bu güzel görevi ikimiz arasından ben üstlendim.

-Ben Sayga, deyip kibarca elimi uzattım.

Gözlerini kıstı ve dudağının bir kenarı titredi.
-Ben de Destan, dedi ve elimi hiddetle sıktı.

Bu kızın tokalaşması bile bir rekabet davetiydi sanki. Spora çok vakit harcadığı belli oluyordu. Elimi acıtmayı başarmıştı. Ben de gerekli acıyı sağlamalı karşılığını vermeliydim. Yüzü hareket eder gibi oldu ama kendini durdurdu.

Ellerimiz ayrıldığında o kaşlarını çatıyor bense gülümsüyordum. Ve bu daha çok tekrarlanacak gibiydi.


















Teşekkürler❤️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 15, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SAYGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin