Cem Adrian_Islak Kelebek
Bir milat gerçekleşti bir haftadan beri.
Düşünmemiştim böyle olacağını. İmkansız gibiydin çünkü. Aklımın sınırlarını acıtıyordu seni düşünmek, seni evimin sınırları içinde düşünmek. Ahh ay'ım, gece saçlı sevgilim. Ayak seslerini duyuyorum. Geliyorum.
Evimdesin, bunun düşüncesi bile her yerimi mutlu bir ölüme götürürken sen mutfakta çorba pişiriyorsun. Kapıya yaslanıyorum, izliyorum bir müddet seni. Buna hakkım var mı bilmiyorum ama bunun farkındasın. Dönüp bakmıyorsun ama titrediğini görüyorum. Heyecanlandın mı yoksa. Hemde benim için. Belki de utandın. Bunun düşüncesiyle seni daha fazla utandırmamak için ordan ayrılıp odama gidiyorum. Tam tamına 7 geceden beridir uyuduğun yatağıma. Kokun evimin her yerinde. Yastığımda, yorganımda, kıyafetlerimin üstünde. Dün gece giyip bu sabah çıkardığın bana ait tşört yatağın üstünde. Beklemeden üstümdekini çıkartıp onu giyiniyorum. Sana sarılmak istemiş ama bunu sadece düşünde görmüş bir hafta önceki ben gibi hissediyorum. Böyle hissetmem yanlış mı? Eğer üzülürsen söyle bana. Cezalandırırım kendimi.Nefesini duyuyorum hemen sırtımda
'şey' diyorsun. Bekliyorsun. Ölüyorum o sese ama sen farkında değilsin. Sen farkında ol diye ölmüyorum ki.
Devam ediyorsun. "Tabakları indiremedim, yardım eder misin?"
Dönüyorum sana, yüzün gülüyor. Gülüşünün zamanına düşerken kalbim elini tutup mutfağa ilerliyorum. İtaat edip beni dinliyorsun. İstediğin tabakları soruyorum. İndiriyorum.
"Hadi çık, ben çağırmadan gelme olur mu?" Diye beni nazikçe kovuyorsun yanından. Lakin öyle çok biliyorsun ki sen gel dediğin an koşacağım sana.
Seni dinliyorum ve salona geçiyorum bu defa. Karanlık çöktü çökecek. Pencereden yansıyan güneşin son gölgesi salona hoş bir renk veriyor. O an seni de yanımda istiyorum. Beni uyarmış olmana rağmen dayanamayıp mutfağa koşuyorum. Beş yaşıma gidiyorum bir anlığına. Anneme sokaktan geçen satıcıdan bana dondurma alması için koşturduğum gibi sana da koşuyorum. Affet. Şaşkınlığın seni daha da güzel yaparken "gel" diyorum. "Haydi kaçıracağız yoksa." Ellerini tutup çekiştirerek pencerenin kenarına götürüyorum seni. Ahh tanrım teşekkür ederim güneşin batışını sevgilime izlettireceğin için. "Bak " diyorum. "Çok güzel değil mi?" Bakıyorsun, büyüleniyorsun. "Evet.. Çok çok güzel. Muazzam hatta." Seni orda bırakıp telefonumu aramaya koyuluyorum. Bu lanet teknolojiyi nereye bıraktım bilmiyorum ama bu ani kaçırırsam ömür boyu tanrıya küs kalacağım. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor. "Telefonumu gördün mü?" "Mutfak masasında, müzik açmıştım." Koşup getiriyorum. Balkona çıkartıyorum seni. "Kal orda çekeceğim seni" şaşırıyorsun ama seviniyorsun da.
Hafif esen rüzgar saçlarının birkaç telini yüzüne savuruyor. Arkanda güneşin son turunculuğu ve baştan başa tanrının bir mucizesi; sen. Çekiyorum.
Allahım ömrüm boyunca çektirmediğim kadar çok fotoğraf çektirdiğin için sana minnettarım. Teşekkür ederim.Ahh kadın. Yüreğim kadın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY TENLİ KADIN
Teen FictionSana gelemediğim nice zamanın kaçında aya beş kalmışken yattığım yerden yıldızlı gözlerinin hayaline daldım. Çizdim yüzünü, geceden siyah saçlarını, okyanus gözlerini ve daha nicelerini. Bir kalbini çizemedim. Bir yüreğine yuva yapamadım. Kaldırım...