"İstersen konseri izleyebilirsin." dedi baş parmağıyla sahneyi işaret ederek.
"Alerjim var."
"Ne?"
"Boktan müziğe alerjim var." sırıttı.
"Peki, öyle olsun" diyip giyinmeye başladı. Ben telefonumla uğraşıyordum. Hayır lezbiyen değilim, ilgilenmiyorum sadece.
"Söylesene, kendini kovdurmaya falan mı çalışıyorsun?" aslında hiç böyle bir düşüncem olmamıştı ama bu sarışın iyi bir fikir vermişti.
"Niye olmasın?" diyip dudaklarımı birbirine bastırdım. Pantolonunun fermuarını çekip bana yaklaştı. Peki, şimdi biraz etkilenmiş olabilirim. Karşımda üstsüz ve parfüm kokan bir erkek duruyordu.
"Böyle davranmaya devam edersen, Bob'a çok memnun olduğumu söylerim ve kontratını iki yıl yapar."
"İyi de çıkarın ne olur? Daha alay konusu mu?"
"Hayır, hoş kalçalar."
"Sen benim kalçalarıma mı bakıyorsun?" dedim sinirli bir şekilde.
"Sen de benim kaslarıma bakıyorsun." Tamam bakmadım demiyorum ama sadece bir kere baktım.
"Ama.."
"Şşş" diyip parmağını dudaklarıma bastırdı ve üzerine tshirtünü geçirdi.
Bu sarışını 1 yıl nasıl çekecektim?
Kapıdan çıkarken onu durdurdum.
"Hey!"
"Efendim?"
"Konserin sonuna kadar bekleyecek miyim?"
"Evet. Bir yerlere ayrılma" diyip çıktı.
Ben de 20 dakika falan telefonumla uğraştım ama şarzım azalınca bırakmak zorunda kaldım. Yanımda getirdiğim kitabı okurken yazılar kaymaya başlayınca gözlerim ağrıdı ve onu da bırakmak zorunda kaldım.
Tek çare konseri izlemek gibi duruyordu.
Ben de spotlarla bilmediğim ekipmanların olduğu yerde oturup komseri izlemeye başladım.
Luke beni görünce güldü ve ben de gülüşüne göz devirdim. Biraz sonra arkamdaki masadan su getirmemi işaret etti ve ben de bir şişe kapıp yanına gittim. Beni görünce bütün kızlar çığlık attı.
Kızlar, Luke'u falan yemeyeceğim. Sakin olun.
Elimden şişeyi alırken kulağıma yaklaştı.
"İlacın ben miyim?"
Evet sensin (!), aptal.
Göz devirince güldü. Her hareketimizde hayranlar çığlık atıyordu.
Gidip tekrar oturduğum yere oturdum.
Şarkıları hep kızlar hakkındaydı. Nesiniz siz? Boy band mi, bir grup azgın çocuk mu? Bu kadar flörtümsü şarkılardan iğreniyordum sanırım. Kahrolsun, ağzıma takıldılar bile.
American Apperal iç çamaşırımın içinde mükemmel duruyorsun.
Bu seviştik değil de ne demekti? Flörtümsü bile değildiler. Eminim şu sarışın şarkı sözlerini buluyordur. Diğerleri çok masum duruyordu. Mor saçlının, saç boyası akmış olsa bile kaşındaki piercingle en mükemmel emo gibiydi. Bembeyaz bir teni ve ruj sürülmüş derecesinde dudakları vardı. Kendi dudaklarımdan utandım. Bas çalan bir Asyalı vardı, Asyalı erkekleri yakışıklı bulmam ama 'Buradayım! Gel ve beni öp!' diyen dudaklarını görmeden edemiyordunuz. Çok mu dudaklardan gittim, ne? Bir de davulcu bir bandanalı çocuk vardı. Davulunun üzerinde bantlarla yazılmış 'Ash' yazısından adının Ashton olduğunu tahmin ettim. Onun gibi bateri çalmayı bir an çok istedim ama ellerimin uyumu yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the sexy guard// luke h.
Hayran Kurgu"Ben giyinirken arkanı dönmene gerek yok" dedi sarışın, diliyle piercingi ile oynadı. "Lenslerim erisin istemem, dereceliler pahalı oluyor." dedim sarsıcı bir cevapla. *slow update*