Kutudaki genç yavaşça gözlerini açarken mırıldandı. "Aa gelmişim." Mark ile gözleri buluşurken Mark endişeyle birkaç adım geriledi.
"Affedersin ama, kimsin lan sen? " Genç kutudan kalkıp gerindi. 5 saatlik yolculuk belinin tutulmasına yol açmıştı.
"Ben Donghyuck. Arkadaşın olmaya geldim." Mark derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. "Arkadaşa ihtiyacım yok. "
Donghyuck sadece 1 dilim kesilen pastaya bakıp kıkırdadı. "Emin misin?"
Mark başını salladı. Donghyuck gözlerini kısıp adamın üstüne yürümeye başladı, bir yandan ise konuşuyordu. "Yine de gitmeyeceği-"
Donghyuck sözünü tamamlayamadan, bir anda yere düşerken Mark şaşkınlıkla yere düşen çocuğa bakakaldı.
Kendi kendine mırıldanıp odada volta atıyordu. Yerde yatan çocuğu incelemeye başladı.
Çocuk, gerçekten çok güzeldi.
Kızıl saçları baktıkça kendisinde okşama isteği uyandırıyordu. Yere eğilip onu kaldırdı ve koltuğa yatırdı. Diğer yandan da Jeno'yu arıyordu. "Merhaba, ben Jeno. Tatildeyim. Mümkünse mesaj bırakmayınız."
Genç adam oflayıp telefonu oturma odasının ortasındaki sehpaya koydu."Ne yapacağım ben?"
***
Evet, kutudan Donghyuck çıktı JXBXXJXNZKZM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Present (MarkHyuck)
Короткий рассказMark, her zamanki gibi evde tek başına doğum gününü kutluyordu. Sessizliği, çalan zilin sesiyle bozuldu. Kapıyı açması ise her şeyin başlangıcıydı. -Mark Lee & Lee Donghyuck-