Bir Aralık ayı gecesiydi, ay ışığı meşe ağacından yapılmış masayı aydınlatıyordu. Dışarısı karlarla kaplı, kesici bir soğuk ve neredeyse ağaçları kökünden koparacak rüzgarlarla doluydu âdeta rüzgar çığlık çığlığa bağırıyordu. "Esmek istemiyorum artık, yoruldum." diye söyleniyordu. Saatlerce esmek ve gürlemek zor olsa gerek. Sanki evde bir ölüm sessizliği vardı, sadece rüzgarın cama çarptırdığı ağaç dalının sesi vardı evde ki herkes uyuyordu.
Saatler sonra uyandım, kalktım elimi yüzümü yıkadım, üstümü değiştirdim. Kardeşlerimi uyandırdım ve okul için hazırladım. Babamın her zaman oturduğu sandalye tekrar boştu ölümünden 1 ay geçmesine rağmen aynı acıyla yaşıyordum kardeşlerim anlamasın diye hemen gözyaşlarımı sildim. Hepsi karnını doyurdu kardeşlerimi okula götürdükten sonra oradan iş aramaya çıktım sonra çok lüks bir cafeye girdim acil kasiyer aranıyormuş beni hemen aldılar işe. Kasiyer olarak işe başladım dört kardeşim bir kuru ekmek ve domatesle karnını doyurmayacaktı artık. Kanser hastası annemin ilaçlarını düzenli olarak alabilcektim belki de tedavi bile ettirebilcektim babamdan kalan tek şey kardeşlerim ve annem, onlara babamın yokluğunu hissettirmemek için herşeyi yapıyorum ama ne kadar başarabiliyorum bilmiyorum o olsaydı okuyacak ve çalışmak zorunda kalmayacaktım beni hep el üstünde tutardı "prensesim" derdi bana hep, şimdi onun yokluğunda onun gibi ayakta durmaya çalışıyorum. Babam kusursuz bir insandı yani benim için öyleydi uzun boylu ve esmerdi her zaman dimdik yürürdü bir bakan tekrar bakardı o varken bu durumda değildik bu kadar fakir değildik çok güzel bir evimiz vardı fakat yangında yandı, babamla beraber yandı, o gün evde olsaydım belki de böyle olmazdı. Evet, evet olmazdı! Ben kurtarırdım babamı ama kurtaramadım. O gün kardeşlerimle ve annemle sinemaya gitmiştik babamın başı ağrıyordu bu yüzden onsuz gitmiştik keşke gitmeseydik, keşke zamanı geri alabilsem ama olmuyor işte.
Yangında yanan evimiz sonrasında babamın kenarında biriktirmiş olduğu bir miktar parayla ev tuttuk ama paramız çoktan bitti bu yüzden acil iş bulmam gerekiyordu şükürler olsun buldum. Durumumu patronuma anlatınca ilk gün iş çıkışı bir miktar para verdi. Oradan eczaneye gidip annemin ilaçlarını aldım ve karşıdaki markete gidip akşam yemeği ve kahvaltılık şeyler aldım birazda kardeşlerim için çikolata aldım. Okula vardım 1 kız kardeşim, 2 de erkek kardeşim var en büyükleri Bora 15 yaşında, sonra Mert 14 yaşında ve en küçükleri olan Doğa ise 11 yaşına girecek 1 hafta sonra. Bora çoktan eve gitmiştir ben Mert ile Doğayı okuldan aldım eve doğru giderken elimdeki poşetleri fark ettiler sordular bende işe girdiğimi anlattım ikiside boynuma sarıldılar, babamdan sonra ilk defa bu kadar mutlu olmuşlardı ikisininde gözlerinin içi gülüyordu.
Ellerine en sevdiği çikolataları verdim yiyerek yürüdüler eve doğru...
Anneme işe girdiğimi anlattım çok sevindi, ilaçlarını verdim, akşam yemeğini yedik boğazımızdan haftalar sonra sıcak bir yemek geçti babamın öldüğü günden sonra hiç kimse ondan bahsetmedi herkes suspus oturuyor artık ama geceleri Doğa'nın ağladığını görebiliyorum hiç kimse anlatmasa da herkes en derinde yaşıyor acısını doğrusu kimse babama benim kadar yakın değildi, babamla aramızda çok büyük ve çok özel bir bağ vardı hatta kardeşlerim hep kıskanır ağlardı genellikle ağlayan Doğa olurdu ve babam küçük hediyelerle gönlünü alırdı.
Hiç uzun süre küs kalamazlardı.
Erkenden uyanıp işe gittim, patronumun adı Kıvanç, şimdiden çalıştığım yere alıştım çok lüks ve hoş bir mekan gidip beğenmeyen olmayacaktır eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzümdeki Yıldızlar
Fiksi RemajaBabasının ölümünden sonra çökmüş bir hayat, Annesine ve kardeşlerine bakmak zorunda, Kardeşlerini okutmak zorunda, Çalışıp para kazanmak zorunda, Kanser annesine bakmak zorunda, Ölmüş babasının yasını hâlâ tutarken ayakta durmak zorunda, Acılarla...