Yüsra bir taksiye atladığı gibi direkt eve gitti. İlk önce şu kıyafetlerden kurtulmak istiyordu. Üzerinde hala bikini ve beyaz elbisesi vardı. Nedense şu iki günde hayatının kararmasına neden olacak şeyler yaşamıştı. Derin bir nefes alıp verdi. Taksi sokağın başına gelince durdurdu. Geri kalanı yürüyerek gidecekti. Eve varacağı sırada komşuları Sevgi Hanım camdan seslendi.
“Yüsra sen eve yeni mi geliyorsun? Neredeydin?” diye sordu hafiften bir merak ve imayla. Yüsranın midesi bulandı. Sabah kahvaltısı yapmadığı için boş midesine vuran öfke yüzünden sıkıntılı dakikalar yaşıyordu. Şimdi hiç de bu tür konuşmaları çekecek hali yoktu. Zamanı da yoktu. Başını kaldırıp “Gelip gitmiştim.Gözünden kaçmış sanırım abla. Benim acelem var görüşürüz.Leyla’ya selamlar...” Arkasından söylenen sözleri kulak arkası etti.
Eve girince annesiyle çarpıştı. Kadının gözleri kıpkırmızı olmuş, saçları yolunmuş gibi tel tel fırlamıştı.
“Anne..” demesine kalmadan suratına sert bir tokat indi. Dengesini kaybedip yere otururken günün ikinci tokadını yemenin gurur kırıklığını yaşıyordu. Ama vuran kişi anne olunca biraz daha ağırdı. Gözlerine yaşlar doldu ama ağlamadı.
“Sen neredesin bu saate kadar he?” diye tısladı annesi Necla Hanım. Yere eğilip kızının saçına yapıştı ve başını kaldırdı.
“Söyle neredesin? Seni beklemekten gözüme uyku girmedi. Telefonuna hiç mi bakmadın? Akşamdan beri arıyorum. Gece kapandı bir daha da açılmadı. Ne yapıyorsun sen? Beni meraktan öldürecek misin?”
Yüsra annesine karşı koymayı düşünmedi bile. Çünkü kadının sesinde öfkenin ardına saklanmış, endişe ve korkunun iç içe geçen hali hissediliyordu. Gözlerini kapadı. Annesinin sakinleşmesini umarken sessizliğin daha fazla onu çileden çıkardığını gördü.
“Anne... özür dilerim. Haber vermeliydim.” Dedi hıçkırıklarının arasında. Necla Hanım biraz geri çekildi. Saçlarını bıraktı ama hala kızının başında bekliyordu.
“Neredeydin ?” diye sordu.
“Bir arkadaşım...”Düşünceleri zor topluyordu. “Arkadaşım zor durumdaydı. Kimsesi yok burada, onunla kaldım.”
“Hangi arkadaşın bu? Bana resmini gösterdin mi? Cevap ver Yüsra...” diye kükredi. Yüsra lüks düşkünü yakın olamayacak kadar uzak olan iki arkadaşını bu eve getirmeye çekindiği için annesiyle tanıştıramamıştı. Bunun yerine onların fotoğraflarını annesine göstererek her birini tanıtmış kim olduklarını söylemişti. Bu annesiyle iyi geçindiği günlerden biriydi. Anormal günlerden...
“Fotoğrafı yok. Hastaydı. Onu tek bırakamadım. Telefonu mu açmadığım için özür dilerim anne.” Yüsra annesini anlayan ve sızısını kesmeyen vicdanının yanından usulca süzülüp ayağa kalktı. Gözyaşlarını kuruladı. Annesi sakinleşmese de ona bir şey yapacakmış endişesi taşıyarak Yüsradan uzaklaştı. Yüsra hemen odasına koştu. Kapıyı kapatıp rahat bir nefes aldı. Duygusallaşan ve sinir bozukluğu yaşayan ruh halini yatıştırmak için bir kaç saniye gözlerini kapatıp tek bir şeye odaklandı. Sakinleşince çarçabuk telefonunu şarja taktı. Duştan çıkınca annesinin evde olmadığını gördü. Üzerini değiştirip hazır olarak evden dışarı çıktı. Annesinin nereye gittiğini bilmiyordu ama evden dışarı çıktığını görünce yine böylesine sakin kalabileceğini sanmıyordu. Annesinin telefonuna kısa mesajla “Cemre Hanımla görüşmem var anne merak etme erken dönerim” dedi ve gönderdi.
Otobüse bindiği sırada telefonu çaldı. Arayan Cemrenin babasının sekreteriydi.
“Efendim?”