Kırmızı ışıklarda takılana kadar durmaksızın gitmişlerdi. Yüsra sürekli bağlı duran kollarının ağrıdığını hissettiğinde indirip kucağına koydu. Çıplak bacaklarına değen elleri ile tüyleri diken diken kesilirken başının üzerinde kırmızı bir ampul yandı. Kulakları çınlarcasına çıplaklığını bağırıyor ve hemen giyinmezse gittikleri yerde rezil olacağını söylüyordu.
Kafasını o kadar hızlı çevirdi ki boynundan sesli bir kıtırtı duyuldu. Eymen ona bakarken öfkesini az da olsa yumuşatmıştı.
“Boynunu kırmaya mı niyetlendin?” Ses tonu her an kahkaha atacakmış gibi çıktı. Yüsra duymazlıktan gelerek kendini işaret etti.
“Çıplağım!”
Eymen’in bakışları sanki onun halini ilk defa görüyormuş gibi göğüslerinde ve bacaklarında gezdirdi. O kadar uzun ve derin bakmıştı ki Yüsra bunu yanlış anladı. Hemen bacaklarını kendisine çekip kasıklarının görülmesini engellemeye çalıştı. Eymenin gözleri tekrar yukarı çıkıp öne döndü. Yeşil ışık yandı. Tekrar gazlayarak bir sonraki ışığa kadar sessizce gitti. Bu sefer trafiğe girdiklerinden ilerlemesi zaman alacak gibiydi. Arka yolları denemediği için ağzında fısıltılı bir küfür savurdu. Yüsra ona bakarken ne dediğini anlamaya çalışan meraklı bir hal vardı.
Eymen kolunu uzatıp arka koltuktan çantayı aldı. İlk olarak Yüsranın çantasını almıştı. Kucağına koydu ve içini karıştırmaya başladı. Yüsra ne yaptığını sorgulayan bakışlarını adama yöneltirken yüzüne beyaz elbisesi çarptı. Afallayarak kafasını salladı ve elbiseyi başından çekti.
“Kibar ol!”
“Üstünü giy!” diye emretti. Kibar değildi.Adamın bir anda soğukluğa bürünmesinin nedenini bilmiyordu.
Ona kaşlarını çattı ama Eymen yüzüne bile bakmıyordu. Kucağındaki çantayı arkaya tekrar bırakıp kendi çantasını aldı. Bu sırada öndeki araçlar hareket etti.Kendi çantasını kucağına alıp gaza bastı. Biraz sonra otobüs durağında araba durdu. Yüsra elbisesini tam olarak giyemediği için göğüs kısmı garip duruyordu. Ayağa kalkıp düzeltmesi gerekiyordu. Araç durunca düşünmeden kapıyı açtı. Eymende araçtan indi. Çantasından çıkarttığı capriyi bacaklarından geçirip belini düzeltmeye başlarken otobüsden inmiş olan üç kişilik bir aile onlar ayıplar şekilde cıklıyordu. Sesler üzerine arkasını dönen ikili çocuklarının gözlerini kapatmış olan aileye baktılar.
“Ayıp ayıp...” diyordu anne, çocuğun kulakları kaparken.
“Eviniz yok mu sizin, arabalar da yapıyorlar birde...cık cık” dedi baba. Gözlerindeki meraklı ve ayıplar bakışlarını başka yöne çevirip gittiler. Eli caprisinin bağcıklarında olan Eymen, göğüslerini tutmuş elbisesinin boyunluğunu düzeltirken donakalan kıza baktı. Birbirlerinin garip davranışlarını incelediler. Yüsra hızla elini çekip yumruk yaptı.
“Hey... Yanlış anladınız siz...” diye bağırdı ailenin arkasından ama onlar çoktan sokağa girip kaybolmuşlardı. Kan tüm yanaklarına hücum etmişti. Karanlıkta olduğu için şanslıydı. Hızla üzerini düzeltip Eymene yaklaştı.
“Beni rezil ettin.”
“Eli göğüslerini avuçlayan ben değildim küçük hanım.” Yüsra geriledi.
“Gözlerin nasıl işliyor senin? Avuçlamadım boynumu düzeltiyordum.”
Eymen gerileyip üzerine tişörtünü geçirirken cevap verdi. “Gözlerim gayet iyi görüyor ki o aileyle aynı görüşe sahibim.” Yüsra’ya bir kaşını kaldırıp yanından geçtiği gibi durağa gitti.