Neydi bu şimdi? Ne demekti? Çevreme bakındım. Belki biri kendini ele verir diye. Kimse yoktu. Siren sesleri duyduğumda yine bahçeye doğru yürüdüm. Gerçeği söylemem gerekirse korkmuştum. Herhangi bir çıtırtı korkmama neden oluyordu. Annemi aramalı mıydım? Yoksa hiçbir şey olmamış gibi salıncağın üzerine oturup annemi mi beklemeliydim? Sıkıntıyla nefesimi verdim. Çantamı almak için yere eğildiğimde anahtarı gördüm. Biraz önce bakıp da göremediğim yerdeydi. Paspasın üzerinde. Kafa karışıklığıyla kilidi açtım. Kendimi içeri attığımda ilk yaptığım şey ışığı yakmak oldu. Her şey yerli yerindeydi. Eve herhangi birinin girmiş olma olasılığı veya bir şeyin kaybolma olasılığı yoktu. Rahatça nefesimi verdim. Girişteki salondan mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdiğimde buzdolabından soğuk su çıkardım. Mutfak penceresinden kararmış havaya baktım. Ürkütücüydü. Erkenden siyahlaşmıştı hava. Annemi aramak için çantamdan telefonumu çıkardım.
“Anne nerdesin?”
“Alli teyzenle karşılaştık. Kafede kahve içiyoruz.”
“Ah, tamam. Ben.. Hava kararınca seni merak ettim sadece.”
“Sen yemeğini ye güzelim. Ben geç gelebilirim. Alli teyzenle ders notlarını düzenleyebiliriz.”
“Tamam.”
Mutfak penceresi birden çarpınca çığlık attım. Tanrım, korkuyorum! Açık olan pencereyi kapattım. Yanındaki bahçeye çıkan kapıyı kilitleyerek salona yöneldim. Dış kapıyı üç kere kilitledikten emin olduktan sonra odama çıktım. Sabahki bıraktığım gibi duruyordu odam. Yerde dolanmış battaniyemi yatağın üzerine attım. Yerde duran tişörtlerim ve pantolonlarımı toplayarak banyodaki kirli sepetine attım. Geri odama döndüğümde kapalı olan pencere açıktı, perde rüzgârdan uçuşuyordu. Seslice yutkundum.
Yok, canım evde kimse yok. Ben yalnızım. Pencere rüzgârdan açılmıştır değil mi?
Pencereyi kapatırken perdenin arkasında bir karaltı gördüm.
‘’Orada biri mi var?’’ Çalışma masamın üzerinden biblomu aldım. Hafif geri çekilerek perdeyi açtım. Karaltı yoktu. Gitmişti.. Ya da hayır içeri, odama girmişti. Nefes alış verişlerim hızlanmış, korkudan dolmuş gözlerle önümde dikilen siluete baktım.
“S-Sen… K-kimsin?”
Ciddi bir yüz ifadesiyle beni izledi. Yüzündeki bütün damarlar sayılacak bir hali alırken mavi gözleri koyulaşıyordu. Sarı, rampa saçlarını karıştırırken saçları dağınık bir hal aldı.
“Güzelliğine yazık olacak bebeğim.” Diyerek pis pis güldü.
“Sen kimsin!” dedim düz bir sesle.
“Kâbusun olacak adam.”
“Ne i-istiyorsun?”
“Seni.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death Too Nearby
Teen FictionÖlüm nerdedir bilemezsin. Belki bir tetiğin ucunda, yada bir avuç hap... Bir şişe zehir, evet ölmek için iyi yol. Peki ya ölüm, sana sevdiğin kadının damarlarındaki kan kadar yakınsa...