Merhaba :) öncelikle mükemmel yorumlarınız için çok teşekkür ederim :D burayı kimsenin okumadığını biliyorum ve itiraf etmem gerekirse bende okumam. :) Yazılanı hiç merak etmem çünkü. her neyse. burayı okuyosanız eğer arkadaşım Himsuji'nin kitabına bakmanızı istiyorum. güzel yazıyor ve yorumlarınızı bekliyor :)
İyi okumalar...
Niall Horan
Kan kokusu geliyordu. Mükemmel demir kokusu. Yerde yatan baş belasından geliyordu bu güzel koku. Başından kanlar yere süzülüyordu. Kendimi boşuna kasıyordum. O kana ihtiyacım vardı. Köpek dişlerim keskinleşirken gözüm hiçbir şeyi görmez hale gelmişti. Kızın yanına vardığımda kafasının arkasını elimle tuttum. Saçları alnına yapışmıştı. Saçlarını geriye iterek beklettiğim anı gerçekleştirdim. Alnında açılan yaradan kan emmeye başladım. Bu güzeldi. Bu muhteşemdi. Tarif edilemez bir tattı. Kendimden geçmiş demir tadını emmeye devam ediyordum.
Arkamdan biri tutarak ittirdi beni. Bu Dylan'dan başkası değildi. Yere sertçe düşerken küfrettim. Dylan kızın kafasını tuttu. Kanı içmemek için kendiyle savaş içindeydi biliyorum. Hayvan kanı içerek yaşam sürdürmek bahane. Onun da insan kanına ihtiyacı vardı. Dylan'ın üzerine atlayarak yere yatırdım.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun ha?" Sinirliydim çünkü yemeğime engel olmuştu. Kız bizi ıssız bir yola soktuğu için şanslıydık. Çünkü insanların bizi bilmemesi gerekiyordu. Dylan tişörtümün yakasını tuttu. "Kendine gel! Kız yaşamalı!"
Haklıydı. Kurtulmamız için kızın yaşaması gerekiyordu. Hadi ama kan ve ben ayrılmaz ikiliyiz biz. Ona bağımlıyım ve gördüğüm an kendime sahip çıkamıyordum.
Arkamızdan inleme sesleri geliyordu. Kız kendine gelmek üzereydi sanırım. Dylan'ın üzerinden kalktım. Kendime sahip çıkmam bu kadar zor olmamalı. Kimi kandırıyorum ben dünyanın en zor şeyi!
Dylan doğrularak kıza doğru emekledi. Başını avuçlarının arasına aldı. "Louis'i ara! Hemen!" Dylan'ın bağırmasıyla ona kulak verdim.
Kendine gel. Yapabilirsin hadi. Kokuyu duymazdan gel!
Son aramalarda Louis'i buldum. Aradım ve hemen buraya gelmesini söyledim. 5 dakikaya
burada olacağını söyledi.
Louis geldiğinde kızı arabanın arka koltuğuna yatırdılar. Ben uzakta kalmayı tercih ediyordum çünkü ben onlara nazaran dayanamıyordum. Dylan kendini eğitmiş hayvan kanlarıyla idare etmişti. Louis ise bizden büyük ve daha tecrübeliydi ve doktor olmasıysa onun avantajıydı. Onlar siyah jipe binmiş ilerlerken ben koşmayı tercih etmiştim. Kan kokusundan uzaklaşmalıydım. Ya da birini kurban etmeliydim. İkinci seçenek daha uygundu.
Yeraltındaki bara gittim. Barmen bardağa bira doldururken yanımda oturan sürtüğe baktım. Bugünkü kurbanım sensin demek. Yazık.
İşimi yarım bırakmayı sevmezdim. Kuytu köşe bir yere geldiğimizde esmerin boynuna iki sivri köpek dişimi batırdım. Acıyla inlerken bir süre sonra sesini kesmişti. Alabildiğim tüm kanının boğazımdan geçmesine izin verdim. Kız kollarım arasında kaydığında artık ölmüştü. İşim bittiğinde onu insanların uğramadığı bir yere bıraktım. Orada ya çürüyecekti ya da kurtlara yem olacaktı. Ağzımı kolumun tersiyle sildim. Tişörtümdeki kan damlalarını umursamadım. Normalde temiz iş yapar kan akıtmazdım fakat bu sefer boşluğuma geldi herhalde. Ormanda hızla koşarak ormanın derinliklerindeki taş eve vardım. Evimiz insanlardan uzak bir yerdeydi. Böylesi bizim için daha rahat oluyordu. Her zamanki gibi alaycı tavrımla eve girdim. Çocukları göremediğimde üst kata çıktım. Louis'in ameliyat odasındaydılar. Hepsi kızın başında toplanmış Louis'in müdahalesini izliyordu. Biri hariç. Harry. Akraba olmanın verdiği kan bağından olsa gerek. Benimle aynı durumdaydı. Hissiz ve acımasız. Kana dayanamaz ve o kan için her şeyi yapardı. Onu dışarı çıkarmışlar ve Harry kırmızı gözlerle etrafta volta atıyordu. Cam şişeden iki bardağa viski doldurdum. Tekini Harry'ye uzattım. Benden daha kötü durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death Too Nearby
Teen FictionÖlüm nerdedir bilemezsin. Belki bir tetiğin ucunda, yada bir avuç hap... Bir şişe zehir, evet ölmek için iyi yol. Peki ya ölüm, sana sevdiğin kadının damarlarındaki kan kadar yakınsa...