Uzun veya kısa bir bölümle karşınızdayım. Uzun yazmaya çalıştım fakat başarabildim mi bilmiyorum. ithaf şeysine gelirsek aslında hepinize ithaf vermek istiyorum ama gelin görün ki bu olmuyor. Yorum yazan herkese ithaf vermeye çalışacağım. Sessiz okuyucularım, sadece vote veren okuyucularım ve vote verip yorum yapan okuyucularım sizi seviyorum.
Bir de ilk ithafım 10. bölüme gelen ilk yorumu yapan @İmpossible_grl
Yorum yapmayı unutmayın! İyi okumalar...
Başımı ovuşturarak uyandım. Tanrım berbat bir durumdaydım. Her yerim ağrıyordu ve sanki aylardır bir şey yememiş gibi açtım da. Beyaz çarşaflı yatağımdaydım. Yatağı çevreleyen tanıdık yüzler vardı.
"Merhaba Alexis." Neşe dolu çıkmıştı Liam'ın sesi. Ardından diğerleri de içtenlikle gülümsüyorlardı ve bu ilkti. Buraya geldiğimden beri hiç böyle gülmemişlerdi yüzüme. Onların güzel gülümsemelerinin altında ezilmemek için gülümsemeye çalıştım.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" Soru Louis'ten gelmişti.
"Sadece çok açım."
"Onu biliyoruz." Diye mırıldandı Niall. Duyduğumdan habersizdi. Gözlerimi ona çevirerek "İyi misin?" Dedim.
"İyi sayılırım."
"Sevindim."
Zayn ve Harry'nin getirdiği yiyeceklerin hepsini yemiştim fakat hala aç hissediyordum kendimi. Çok açtım ve bu beni deli ediyordu. Aklıma kanın leziz olduğu geliyor ve ben bunu hemen aklımdan def ediyordum. Saçma, kan nasıl güzel gelebilir ki?
Niall diğerlerine "Ben ona bakarım, benim hatam yüzünden bu halde" diyerek onları kışkışladı. Odada ikimiz kalmıştık. Uzun bir süre aramızda konuşma geçmemişti ve bu sessizlikten ikimiz de rahatsız olmamıştık. Sonunda dayanamamış konuşmuştum. "Niall ben kan istiyorum." Açlığımın sebebi buydu. Bundan emindim, beni doyuran tek şey kan olacaktı. Uyandığımda yaşadığım bu değişiklik için şaşırmak ya da üzülmek yerine yeni bene alışmaya çalışıyordum. Sızlandım. "Lütfen..." Bütün vücudum ağrıyordu, kendimi iyi hissetmek için çabalasam da olmuyordu. Açtım, canım acıyordu ve tenim kavruluyordu.
"Sabret." Ağzından çıkan tek kelime bu olmuştu. Ağlamaktan perişan olmuş gözlerimi mavilerine diktim. "Bana kan getir. Yoksa kendim almasını bilirim." Sesim her ne kadar kendinden emin çıksa da tehdit edecek halde olmadığımı ikimiz de biliyorduk. Elimi soğuk avcunun içine almasıyla vücudum biraz olsun rahatlamış ve yanmam soğukluğuyla azalmıştı. "Sana kan getirirsem benim gibi bir katil olursun. Sen masumsun sonsuza kadar da masum kalacaksın. Şimdi sadece sabret güzelim." Samimiyeti ona karşı güven oluşturmama neden oldu.
"Bana ne oldu?" Başından beri sormam gereken en önemli soruyu şimdi sormaya akıl edebiliyordum.
"Vücudundaki kan oranı azalınca bilincini kaybettin. Seni öldürüyordum ve yapmam gereken tek şeyi yaparak kanımı içmeni sağladım. 24 saat sonra kanın yenilenecek. 24 saat dolmadan kan içersen değişimin gerçekleşir ve vampir olursun." Gözlerim pörtlerken onu dinliyordum.
"Ben kendimi n-nasıl durduracağım?"
"Beraber durduracağız güzelim. Yanından hiç ayrılmayacağım için yalnız kalmayacaksın." Soğuk elleri vücuduma tekrar değdiğinde kendime geldiğimi hissettim. "Sen yanıyorsun." Dedi elini yanaklarıma değdirdiğinde.
"Gel benimle." Elimden tutarak kalkmama yardımcı oldu. Banyoya geldiğimizde yumuşak eli kapı kulpunu tutarak açtı. Küvetin içine girmemi teşvik etmeden önce üzerimdekileri çıkarmamı söyledi. Başımı iki yana olumsuz anlamda sallayarak üzerimdekileri çıkartmamayı tercih ettim. Beni kucağına nazikçe alarak küvetin içine oturttu. Buz gibi olan mermerin soğukluğu sırtıma ardından bütün vücuduma akın ediyordu. Niall'ın bütün dikkati üzerimdeydi. Bugün bakıcılık yapıyordu bana. Suyu açtığında ilk üzerimdekiler ıslandı ardındansa soğukluk kendini hissettirdi. Tişörtümün altından su kendi yolunu bularak aşağı kaydığını hissediyordum. Yanma hissimi kaybettiğimde yerini titreme bulmuştu ve donuyordum. "Ni-Niall üşüyorum. Lü-lütfen kapat şunu." Niall beni dinlemek yerine soğuk suyun vücudumda yolunu izlemesine izin verdi. Sudan kaçmak yerine büzülmüş son bulmasını bekliyordum. Bu ani değişikliklerimi garipsiyordum. Niall suyu kapattığında titreyen vücudumu küvetten kaldırarak yere basmamı sağladı. Kollarımla vücudumu sarmaladım. Çok soğuktu, üşüyordum. Niall beyaz bir havlu getirerek havluya bürünmeme yardım etti. Beni tekrar kucağına aldığında üzeri ıslanmıştı ve o bunu göz ardı etmeyi tercih etti. Beni tekrar odaya taşıdığında bırakmak yerine hole yöneldi. Başımı omzuna koydum ve ellerimi boynunda birleştirdim. Başımı omzundan kaldırdığımda kendi odasına getirdiğini fark ettim. Yatağa oturmamı sağladıktan sonra dolaba yöneldi. Dolaptan siyah bir tişört alarak geri yanıma döndü. Vücuduma sarmaladığım havluyu çekti. Vücudumu tamamen saran tişörtümü çıkarmak için yeltenmeden önce izin almak için yüzüme baktı. Hala titreyen vücudumu tutmayı bıraktığımda sadece gözlerimin içine bakarak üzerimdekilerden kurtuldu. Vücuduma bakmayışı beni sevindirmişti. En azından daha az utanabilirdim. O siyah tişörtü giydirdiğinde ben maviliklerinin derinine daldım. Gözleri birçok insanın gözlerinin maviliğinden daha güzeldi. Siyah tişörtün etekleri dizimin üzerinde bitmişti. Şortumu çıkarmak istediği sırada onu durdurarak iyi durumda olduğumu bildirdim. Arkasını dönüp pencereden dışarıyı izlediği sırada ıslak kıyafetlerimden kurtularak yatağın üzerinde duran siyah baksırı giydim.
O bana dönmeden önce mırıldandım. "Teşekkür ederim."
"Ne için?" diye sorduğunda şaşırdım.
"Bana yardım ettiğin için."
"Teşekkür etme. Teşekkür edeceğin bir şey yapmadım."
Aksine, teşekkür etmem gereken birçok şey yaptın demek istesem de uzatmamak adına konuşmadım. Niall ıslak tişörtünü çıkararak yerine temiz bir tişört aldı dolaptan, üzerini giyinirken onun aksine benim onu izlediğimi fark ettiğimde utandım.
Islak kıyafetleri toplayarak kendi banyosuna götürerek kirli sepetine attı. Kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Ama hala açlığım yok olmuş değildi. "Yapmak istediğin bir şey var mı?" Sorusu karşısında afallayarak ona baktım, kibarlığına daha alışamamıştım. "Bugünlük istediklerini yapacağız."
"Dizi izleyebilir miyiz?" En tatlı halimi takınarak konuştum.
"Ne izlemek istersin?"
"Teen Wolf."
O çalışma masasına ilerlerken bense yatakta yerleşmeye çalışıyordum. Arkamdaki yastığa yaslanarak bağdaş kurdum. Niall da bilgisayarı getirdiğinde bacaklarını uzatarak oturdu. Bilgisayar bacaklarının üzerindeyken dizimi başlattı. Tüm dikkatim dizideyken açlığımı unutmuştum.
Üçüncü bölümü izlerken başım Niall'ın omzuna düşmüştü. Gözlerim kapanmaya yüz tutmuşken Niall'ın sesini işittim. "Uyuma güzelim, az kaldı."
"Uyumak istiyorum." Gözlerim kapanırken mırıldandım.
"Daha gün bitmedi." İkimizde uykusuzduk. Eminim ki onun da benden farkı yoktu.
Bilgisayarı kapatarak komodinin üzerine bıraktı. "Bugün uyumak yok. Yapacak çok şey var. Şimdi uykucu mızmız gözlerini aç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death Too Nearby
Teen FictionÖlüm nerdedir bilemezsin. Belki bir tetiğin ucunda, yada bir avuç hap... Bir şişe zehir, evet ölmek için iyi yol. Peki ya ölüm, sana sevdiğin kadının damarlarındaki kan kadar yakınsa...