Bölüm 3

109 22 4
                                    

--------------------- yarın sabah--------------------

"parayı hazırladım, kızımı nereden alacağımı sor o it herife" diyen babamın yüzüne bakmadan onu onayladım. yüzüne bakabilecek cesareti kendimde bulamıyordum. telefonu elime alıp odama geçtim ve hoseok u aradım. hala kraliyet atım diye kayıtlı olduğunu görünce telefonu fırlatıp atasım geldi fakat şu an bu lanet numara bana lazımdı. kardeşimi kurtardıktan sonra ki ilk işim onu bayıltana kadar dövmek ve numarasını telefonumdan silmek olacaktı. zar zor onu aramayı başardıktan hemen sonra telefonu açtı.

"sanırım parayı buldunuz? o halde parayı nereye getireceğinizi söyleyeyim." diyerek konuya atlayan hoseok u duydukça dişlerimi neredeyse parçalanacak kadar sıkmaya başladım. her bir hücrem onu öldürme arzusuyla yanıp tutuşuyordu.

"seninle ilk öpüştüğümüz parkı hatırlıyor musun min yoongi? parayı o parka getirmeni istiyorum." dediği anda beynim çalışmayı bıraktı. ne halt yiyordu bu? tiksindiğim anıları iyice beynime kazımaya mı çalışıyordu?

"cevap gelmediğine göre parkı hatırladın. güzel, saat 4 de haneul ile birlikte sizi orada bekleyeceğiz. umarım geç kalmazsınız, parkta görüşürüz." dedikten hemen sonra telefonu suratıma kapattı. elimi saçlarımın arasına attım ve derin bir nefes aldım. para hazırdı ve kardeşim şu an iyiydi onu alacaktık ve hoseok u hayatımdan çıkaracaktım. her şey eskisi gibi olacaktı kendimi sıkamamam gerekiyordu şu an sakin ve soğuk kanlı olmalıydım. düzgün düşünüp doğru hareket etmeliydim. saatler hızlıca geçerken aklıma polisi aramam gerektiği geldi. evet. biz polisi aramalıydık. tek başımıza hareket etmemeliydik. bunu geç da olsa akıl edebildiğime sevindim ve hızlıca aşağıya indim.

"baba,anne polisi aramalıyız. bizi orada ne bekleyeceği bilmiyoruz."

"polisi işe karıştırmayı aklının ucundan bile geçirme evlat." diyen babama hafifçe döndüm.

"eğer polisi fark ederse haneul a zarar verebilir. bu işi kendimiz halletmeliyiz."

evet o haklıydı. hoesok delirmiş gibiydi , eğer polisi fark ederse ona zarar verebilirdi ama asıl merak ettiğim şey hoseok kadar neşeli  bir insan böyle bir şeye nasıl kalkışmıştı? eğer yakalanırsa uzun bir süre hapis cezası alacağını iyi biliyor olmalıydı. 2 gün içinde neden bana düşman olduğunu bir türlü anlamayı beynim ısrarla reddediyordu.

************************** saat 4.10 *********************

saat 3.50 den beri paralarla birlikte onları bekliyorduk. ne gelen vardı ne giden. parkın hiç olmadığı kadar sessiz olması beni şüphelendirirken arkamda duyduğum sesle o tarafa yöneldim.

"geç kalmadığınıza sevindim min ailesi ama benden çok sevinen haneul oldu sanırım."

sözünü bitirir bitirmez haneul a doğru yöneldim ama hoseok elini göğüsüme koyup beni durdurdu. anın şokuyla hareket dahi edemedim ve gözümün içine bakan soğuk gözlerinden gözlerimi kaçırıp elini hızlıca ittirdim. babamdan para dolu çantayı alıp göğüsüne doğru fırlattım ve haneul in elini tutup kendime doğru çektim.

"anne ve baba haneul i alıp buradan gidin lütfen " diye mırıldandım. tahminimin aksine babam hoseok a saldırmadı ve annem de dediğime karşı çıkmadı. onları kontrol edercesine kafamı hafifce sağa çevirdim ve yan gözle gidişlerini izledim. her adımlarında vücudumdaki intikam ateşi daha da fazla tüttü.

gözle görünemeyecek kadar uzağa gittiklerine ise artık vücudumdaki ateş gözlerimden okunacak kadar çoğalmıştı. tüm öfkemle birlikte karşımda hiç bir şey olmamış gibi duran hoseok a tüm gücümle vurdum.

yumruğumun etkisiyle yere yuvarlanan hoseok bir süre yerden kalkamadı. haneul i kaçırdığı aklıma geldikçe acı çekmesinden büyük bir haz aldım ve yerde yatan hoseok un karın boşluğuna büyük bir tekme attım. karşılık vermeden yerde kıvrılan hoseok hafifçe kafasını bana döndürdü. yüzünün kenarında büyük bir yara açılmıştı ve hiç durmadan kanıyordu. gözü şişmiş ve karnına attığım tekme yüzünden ağzından da kan akıyordu. bir anda içimdeki alev söndü ve yerini vicdan azabına bıraktı. yüzü param parça olmuştu. ayağa kalkmaya çalışıyordu ama yapamıyordu, ellerinin içi yırtılmıştı , büyük bir ihtimalle yere düşerken siper aldığı için olmuştu. gözlerindeki soğuk bakış yumuşamış ve o yumuşak bakışlarını gözlerime kenetlemişti. elimde olmadan ona doğru bir adım attım fakat sanki ona yardım etmek üzere olduğumu anlayıp gözlerini benden çekti ve zar zor da olsa ayağa kalkıp benden uzaklaştı. 

ama gitmeden önceki gözlerindeki o ifade de neyin nesiydi?

pişmanlık?

üzüntü?







a reward of deathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin