bölüm 4

94 17 0
                                    

hoseok yanımdan sürüne sürüne ayrılalı neredeyse 3 saat olmuştu ve ben 3 saatir aynı yerde duruyordum. artık akşam olmuştu ve havanın soğukluğundan burnum kızarmıştı ama şikayetçi değildim. ayakta durmaya daha fazla dayanamayan bacaklarımı ödüllendirmek için yere oturdum ve kafamı ağaca dayadım. hoseok ile bu parkta bisiklet sürerken onun bisikletten düştüğünü hatırlayınca gülümsedim. ona yavaş sürmesi gerektiğini söylerken kafasını bana döndürmüştü bu yüzden de önündeki taşı görmediği için ona çarpmıştı. çok yaralanmamıştı ama tam poposunun üstüne düştüğü için bir bebek gibi irkilmiş ne olduğunu anlamadan masum masum bana bakmıştı. burukça gülümsedim. kafamı sağ tarafa çevirdim. orada ki çocuk parkını inceledim. hoseok tüm gün bana onu sallamam için yalvarmıştı ve sonunda beni ikna etmişti , onu akşama kadar sallamıştım. sonra da çok sallandığı için kusmuştu. istemsizce kahkaha attım. bu sefer gözlerimi ilk öpüştüğümüz bank a çevirince duraksadım. orada birisi oturuyordu ama hava karardığı için tam olarak göremiyordum. nedensizce kimin oturduğunu merak ettim ama kalkıp bakmaya da çok üşendim.

cebimden telefonumu çıkarıp kamerayı açtım ve bank ta oturan kişiye zumladım. bir süre salak gibi telefona baktıktan sonra hızlıca ayağa kalktım.

orada oturan kişi hoseok tu.

buradan gitmeliydim. eğer onca düşündüğüm şeyden sonra mahvettiğim yüzünü görseydim dayanamaz kollarına koşardım.  

- hoseok un ağzından 1 ay önce-

neredeyse 40 dakikadır yoongiyi bekliyordum. ellerim ve ayaklarım uyuşmuş sümüklerim ise şelale gibi akmaya başlamıştı. donmama ramak kala koşa koşa bu tarafa gelen ayak sesleriyle kendime geldim. yoonginin geldiğine emindim ve şu an bana doğru koştuğunu düşündükçe nefesim kesilmeye başladı. 

koşarken çok güzeldi, koşmadığı zaman da çok güzeldi. o hep çok güzeldi.

tam arkama geldiğimde yavaşça ona doğru döndüm ve koşmaktan kızaran yüzünü görünce ona sarıldım. o kadar güzel gözüküyordu ki oturup bir köşede güzelliğine saatlerce ağlayabilirdim.  sırtıma dokunan elleri kalp ritmimi bozarken onu iyice kendime bastırdım.  kalbim bırak beni de çıkayım artık dercesinde hızlanmaya başlayınca onu kendimden ayırıp ellerini ellerime kenetledim.

" seni beklettiğim için üzgünüm" 

" sorun değil seni burada donana kadar bekleyebilirim sevgilim" 

yoongi ona sevgilim dememin şokuyla bir kaç saniye duraksadı ama sonradan bozuntuya vermeden gülümseyerek yürümeye devam etti.

" hoseok"

"hmm?"

"hoseooook"

"ne oldu yoongi?"

"ben saçımı boyatmak istiyorum."

"nereden çıktı şimdi bu"

"sen bana simsiyah saçlı erkeklerin çekici olduğunu söylemiştin"

"eeeeeee"

"benim saçım mavi"

------------------------

yoongi ye her ne kadar ona mavi saçın çok yakıştığını söylesem de saçını siyaha boyatma fikrinden vazgeçmedi. 

anlayamıyordu.

benim onu ne kadar sevdiğimi anlayamıyordu.

saçının kaşının gözünün renginin benim için önemli olduğunu anlayamıyordu.

benim için önemli tek şey oydu .

--------------------------

yatağımda uzanırken yine yoongiyi düşünüyordum.  o daha hiç ayak basılmamış kar gibiydi. bembeyaz ve özeldi. her bir zerresi kusursuzdu. elleri, incecik bacakları , gülünce gözüken diş eti, sesi, saçı, gözü, kalbi her yeri ve her şeyi kusursuzdu.

böbreğini görsem böbreğine bile aşık olacağıma emindim.

bana kendini camdan aşağıya at dese hiç düşünmeden atlayacak kadar büyüsüne kapılmıştım. 

asla üzülmesin asla kırılmasın asla korkmasın asla negatif duyguların tadına bakmasın istiyordum. onun çekeceği her türlü acıyı tek bir gülümsemesi için üstlenebilirdim. 

 kalbim yoongi diye inlerken beynim de ona eşlik ediyordu. ilk kez bir konuda anlaşmışlardı. 

ikiside  daha sabah görmüş oldukları yoongiyi özlüyorlardı. 

telefonumu alıp yoongi ile olan fotoğraflarımızı inceledim. öylesine mükemmel bir adamın yanında benim gibi çirkin birisinin olması mucizeden başka bir şey değildi. aslında mucize olan bu değil, mucize olan direkt olarak min yoongiydi. bir mucize için bile fazlasıyla baş döndürücüydü. bir mucize için bile fazlasıyla mucizeviydi.

***** yoonginin ağzından günümüz******

" iyisin değil mi güzelim?"

"iyiyim abi" haneul i bacağıma yatırmış saçlarını okşuyordum. eve geldiğimden beri kollarını ve bacaklarını inceliyordum fakat ne bir morluk ne de bir yara bulmuştum. hoseok un onu kaçırdığı günün sabahından neredeyse daha iyi gözüküyordu.

saçını okşamayı bırakıp kafasına vurdum.

"domuz gibisin domuz domuz"

"ayyy bende iyi abime alışmıştım 12 den sonra ayıya döneceğini unutmuşum" diyerek bir nevi bana laf sokan haneul e gülümsedim. 

onu özlemiştim.





































a reward of deathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin