Geceler kusursuz bir şekilde örterdi tüm kusurları. Sadece örterdi.
İyileştirmez, unutturmaz yalnızca bir süreliğine rafa kaldırırdı tüm gerçekleri.Dilber saatlerdir bir arabanın geçmesini bekliyordu. Tabi ki birkaç araba geçmişti ama hiçbiri arabasına almamıştı. Gün aydınlanmak üzereydi. Biraz daha zaman kaybederse eve geri dönmek zorunda kalacaktı. Sıkıntıyla parmaklarını saçlarına geçirdi ve hafif çekiştirdi. Yolun kenarında bir sağa bir sola doğru ilerlerken uzaktan bir arabanın daha geldiğini gördü ve yolun tam ortasına geçerek bekledi. Ölümü göze almıştı. Burada duramazdı. Ya o arabanın altında kalacaktı ya da son şansı olan o araba durup onu bu diyarlardan götürecekti.
Daha da yaklaşan araba içini ürpertse de kımıldamadı. Araba kornaya uzun basarak tam önünde durdu. Arabadaki uzun boylu adam sinirle indi ve:
"Ne yapıyorsunuz hanımefendi? Amacınız ne? Ölmek mi?" dedi. Dilber gözlerini devirerek:
"Gerçekten bakınca anlaşılıyor mu ölmek istediğim? Hayret!" dedi. Adam daha da yaklaşarak kollarını sinirle açarak bağırdı:
"Canın bu kadar ucuz mu? Daha deminden beri terbiyemi bozmak istemiyorum ama sen zorluyorsun! Sabahın köründe kargalar kahvaltısını yapmadan ne işin var yollarda?" dedi. Dilber'in korkak tavrını gören adam boğazını temizleyerek kendini toparladı ve ellerini beline koyarak:
"Ne istiyorsun?" dedi. Dilber utançla:
"Yalvarırım beni bir süreliğine gittiğin yere kadar götür! Buralardan gitmezsem herhangi bir arabanın önüne atlayarak can vereceğim! Gün doğmak üzere ve ben gün doğana kadar bu şehirden gidemezsem bu benim sonum olur" dedi. Genç adam karşısındaki bu çaresiz kadına kayıtsız kalamadı ve etrafa bakarak:
"Hemen atla arabaya" dedi. Dilber teşekkür ederek hızla arabaya bindi. Gidiyordu sonunda bu diyarlardan. Hiç olmadığı kadar mutlu ve huzurlu hissediyordu. Arabayı çalıştıran adama uzunca baktı ve yakışıklı olmasına şaşırarak önüne döndü. Genç adam yanındaki güzel kadının ona kaçamak bakışlar atmasıyla az önceki gergin anları dağıtmak istercesine gülümsedi ve yola bakarak:
"Fazla bakma ya! Yüzüm eskiyor sonra çekiciliği kalmıyor!" dedi. Dilber dalga geçer bir gülüş atarak:
"Komik misin? Zaten çekici değil ki panik yapmana gerek yok" dedi. Genç adam bu kafa kızın şakacı sıcakkanlı haline bayılmıştı. Gülümseyerek:
"Ben Evren senin adın ne?" dedi. Dilber aklına gelen o iğrenç espriyi rafa kaldırarak tutmaya çalıştığı kahkahasıyla kendini sıkarak:
"Ben de Dilber! Memnun oldum!" dedi. Evren, gülümsedikten sonra durgunlaşan Dilber'e kısa bir bakış attı öksürerek boğazını temizledi ve:
"Neden buralardan gitmek istiyorsun? Belalıların mı var?" dedi. Dilber buruk bir gülümseme eşliğinde:
"Ne sen sor ne ben söyleyeyim ama seni korkutmak istemem. Öyle belalılarım yok ama bu diyarlardan gittiğimi anlayınca canını sıkacağım çok kişi var" dedi. Evren dudaklarını birbirine bastırarak tekrar kısa bir bakış attı ve:
"Ben korkmam Dilber. Anladığım kadarıyla onlar bu zamana kadar senin canını çok sıkmış, biraz da sen onların canını sıksan ne olur ki? Hayattaki mottom budur; kısasa kısas. Bence çok anlamlı" dedi ve beyaz dişlerini göstererek gülümsedi. Bu görsel şölene hayranlıkla bakan Dilber yanındaki adamın aslında gülünce daha da yakışıklı olduğunu anlamıştı. Yanakları kızararak önüne döndü. Evren Dilber'in gözlerinin şişlikten neredeyse kapanacak olmasına üzülerek onu bu denli ağlatan olayı az da olsa unutturmak adına yol boyu şakalar yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA
Teen FictionBir kadın düşünün... Yıllarca çocuğu olmamış ama günün birinde evlatlık almış... Evlatlık aldıktan iki sene sonra kendi kanından canından bir can daha gelmiş dünyaya... Kocasının kardeşi kız kaçırdıysa ve onların evinden bir kız kuma gidecekse bu k...