Korku!
Hissettikleri işte tam da buydu!
Korkuyu iliklerine kadar hisseden üç genç karşısında kırgın gözlerle ona bakan Beriwan Hanım'a mahcup gözlerle bakıyordu.Beriwan Hanım gözünden düşen bir damla yaş eşliğinde usulca yaklaştı oğluna. Gelinlerine kısa bir bakış atarak oğlunun önünde durdu.
"Tebrik ediyorum oğul! Güzel ayakta uyutmuşsun bizi!" dedi. Ediz iki genç kadını da arkasına alarak annesinin karşısında dikildi ve başını dimdik tutarak:
"Kusura bakma ana! Bir kızın canı tehlikedeyse ve kurtaracak durumdaysam hiç düşünmeden canım pahasına korurum! Bunun için pişman değilim, olmadım, olmayacağım da!" dedi. Beriwan Hanım başını yavaşça salladı ve gözlerini silerek:
"Bana neden gelmedin oğul? Başka çaresi yok muydu da bu yola başvurdun? O kız dul damgası yiyecek! Evlenmek istediği bir insan olduğunda dul diyecekler ona! Yan gözle bakacaklar! Hatta bu saydıklarımı yapmalarına bile fırsat bırakmadan öldürecekler" dedi. Ediz annesinin gereksiz bağırmasına sinirlenmişti. Neden insanlar bir şeyleri dinlemeden kendi doğrularını dile getiriyordu ki?
Annesine bakarak dişlerini sıktı ve:
"Kız tetiğin ucunda ölümle burun burunayken konağa gelip seninle plan yapamadığım için özür dilerim anne!" dedi ve arkasını dönüp ağlayan Dilber'e baktıktan sonra dolan gözleriyle annesine tekrar döndü.
"Muhtemelen bir saniye daha geç kalsaydım şuan ölmüştü anne! O an dul derler diye düşünemedim pardon! Farkındaysan nikah kıymadım ona! Sence neden? Bir düşün! Tek sorun bu mu anne?" dedi. Beriwan Hanım ağlayarak:
"Doğru tek sorun bu değil oğul!" dedi. Ediz elini alnına vurarak yüzünü sıvazladı.
"Anne açık açık konuşacağım! Dilber eninde sonunda birini sevecek, ki şuan seviyor. Ben onu ölümle tekrar burun buruna gelmesin diye çekip getirdim buraya, karışmak haddime değil ama ortalık böyleyken onu orada daha yeni tanıdığı adama güvenerek bırakamazdım. Şuan bana çok sinirli ama haklı olduğumu elbet bir gün anlayacak! Sen de ne olur çeneni sıkı tut yoksa ağalarla uğraşmak zorunda kalacağım" dedi. Beriwan Hanım yaşlı gözlerle Dilber'e baktı. Nasıl tir tir titrediğini şuan gözleriyle görüyordu. Ediz'e tekrar baktı ve:
"Ben seni doğurmakla şu dünyadaki en güzel şeyi yapmışım oğul! İyi ki benim oğlumsun!" dedi ve sımsıkı sarıldı. Genç bir kızın hayatını kurtarmış olması Beriwan Hanım'ı fazlasıyla gururlandırmıştı. Oğluyla ayrıldıktan sonra Dilber'in önünde durdu ve ağlayarak saçlarını okşadı. Dilber de yılların birikimi olan göz yaşlarını saçlarının anne şefkatiyle okşanmasıyla bir bir döküvermişti. O daha anne kokusunu ciğerlerine çekmemiş yaralı bir kuştu. Fazla hırçındı ama onu böyle olmaya hayat zorlamıştı. Kimse onun kalbini anlamamış hep yargılamıştı. Ona hiçbir zaman seçimleri sorulmamıştı. Kimi seveceğine bile üvey babası karar vermek istemişti kabul etmeyince de alnına silahı dayamıştı. Belki de tüm bu öfkesi sürekli hayatına birilerinin karışmasınaydı. Neden o, kendi hayatına karışanların hayatı için en ufak bir fikir sahibi olamıyordu? Neden aynı kendi hayatına karıştıkları gibi onların hayatına karışamıyordu? Ama artık vakti gelmişti. Her şeyin bir bedeli olmalıydı.
Dilber daha fazla dayanamadı ve Ediz'e dönerek:
''Bir daha benim hayatıma karışma Ediz! Ben kendi hayatımı kimseye sormadan yaşamak istiyorum. Beni kurtarmış olman hayatıma karışabileceğin anlamına gelmiyor!'' dedi. Ediz hüzünle:
''Ama Dilber tör..'' diyerek sözünü tamamlayamadan Dilber sözünü kesmişti. Hıçkırıkları gecenin karanlığına karışırken gözyaşları eşliğinde konuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA
Teen FictionBir kadın düşünün... Yıllarca çocuğu olmamış ama günün birinde evlatlık almış... Evlatlık aldıktan iki sene sonra kendi kanından canından bir can daha gelmiş dünyaya... Kocasının kardeşi kız kaçırdıysa ve onların evinden bir kız kuma gidecekse bu k...