Bazı ayrılıklar bir hoşçakala sığdırılır. Sen sımsıkı sarılarak veda etmesini isterken o sadece kuru bir hoşçakala layık görür seni.
Arkandaki dağ diye saydığın insandan böyle bir veda görmek sana hiç olmadığı kadar çok koyar.
Dilber de elindeki telefonun ekranına bakarak bunu düşünüyordu. Bir hafta içinde ona çok yardımcı olmuştu ama bugün hiç onu götürmelerine mani olmamıştı. Kuru bir çaba göstererek göz boyamak istemişti sanki. Ya da kendi kuruntusuydu. Düşünce girdabından kurtulmak istercesine başını sallayarak derin bir nefes aldı.
Ne zaman aktığını bilmediği gözyaşını silerek bir anda basıverdi arama tuşuna. Kalbi heyecanla aniden hızını şaşırırken telefonu kulağına dayadı.
Kısa süre sonra telefon açılmıştı.
Karşı taraftan soğuk bir "Alo" sesi işitince kendine geldi ve derin nefes aldı.
"Alo...
Evren ben Dilber" dedi. Devamını getirememişti. Kalbi delicesine atarken elini göğsüne koydu ve sakinleşmeye çalıştı. Karşı taraftan kısık bir "of" sesi işitince kulaklarına inanamadı. Kısa süre sonra şok eden o sözler doluşmuştu kulağına."Bu saatte ne diye arıyorsun beni Dilber? Çok mu önemli söyleyeceğin şey?" dedi. Dilber neye uğradığını şaşırmıştı. Gözleri öyle yanıyordu ki alev çıkacağını düşünmüştü. Dudaklarından kısık bir hıçkırık firar edince hızla elini ağzına kapattı ve telefonu kulağından uzaklaştırdı. Ne diyordu bu adam? Ne olmuştu da yardım eli uzattığı bu genç kıza böyle davranıyordu? Göz yaşları birbirini seyrederken hızla telefonu kulağına dayadı.
"N-ne-neden böyle söyledin? Tam bir haftadır seninle giriyorum seninle çıkıyorum! Bana gözlerine ne şiirler yazılır diyerek çalmadın mı kalbimi? Neden birdenbire başka biri oluyorsun? Neden?!" dedi. Karşı taraftaki ses bu sefer sinirliydi.
"Bir daha ne ölüme ne dirine Dilber! O defter kapandı! Benim yalancılara işim yok!" dedi ve ses kesildi. Kısa bir boşluğun ardından duyulan "dııt.. dııt... dıııt..." sesleri durumun ne kadar içler acısı olduğunu haykırıyordu. Bilmiyordu Fırat'ın Evren'e "o evli bir kadın, kocası da onu almaya geldi" dediğini. Bazı bilinmezlikler araya milyonlarca duvar örerdi.
Dilber geceye göz yaşlarını bıraktı. Yatağa indirdiği yumrukları isyanını haykırıyordu.
Neydi çilesi? Neden herkes başta iyi olup aniden değişiyordu?
Haykıra haykıra ağladı ve yorgun düşen bedenini yatağa savurarak uykunun mayıştırıcı kollarına bıraktı.
Yine gece, gözlerine hüznü yakıştırmıştı...
***
Sabah çoktan olmuştu. Yorgun bedenler zar zor yataktan kalkarken odadaki işlerini halledip sofraya inmişlerdi bile.
Sofra hiç olmadığı kadar sessiz ve gerginken kimse birbirine bakmıyordu. Ediz arada Ece'ye kaçamak bakışlar atsa da Ece'nin utandığını görünce bakışlarını geri çekiyordu.
Ortamın matem havasından sıkılan Ciwan Ağa gelinlerine baktı ve:
"Şu yaşıma gelmişim daha böyle sofrada yemek yememişim. Bakın güzel kızlarım, siz bu konakta bir ömür geçireceksiniz. Böyle itişerek kakışarak olmaz bu iş! Ben size birbirinizi sevin diye baskı yapmıyorum, ama saygı duymak zorundasınız! Aksi takdirde diğer yüzümü göstermek zorunda kalacağım! Ne olur beni buna mecbur bırakmayın! Bugün ne derdiniz varsa köşeye çekilin iki medeni insan gibi konuşun anlaşın" dedi. Beriwan Hanım bakışlarıyla onaylarken iki genç kadın birbirlerine kısa bir bakış attıktan sonra Ciwan Bey'i onaylayıp yemeklerine devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMA
Teen FictionBir kadın düşünün... Yıllarca çocuğu olmamış ama günün birinde evlatlık almış... Evlatlık aldıktan iki sene sonra kendi kanından canından bir can daha gelmiş dünyaya... Kocasının kardeşi kız kaçırdıysa ve onların evinden bir kız kuma gidecekse bu k...