Bölüm 2: Terk Ediş

47 5 2
                                    

O an sadece sustum konuşmak kendimi anlatmak için sustum bir nevi. Kendimi biraz toparlayıp yerden kalktığımda ise herkes odayı boşaltmış, beni dışarıda bekliyorlardı sanırım ama bu ev bu eşyalar o kadar beni bırakma der gibiydiler ki onları bırakıp gidecek gücü kendimde bulamayıp kalktığım yere tekrar oturdum. Aradan ne kadar geçtiğini bilmiyorum ama içeri Efe ve İrem girince benim için endişelendiklerini anladım.

"Hadi gidelim bak yurt müdürü yine azarlayacak niye geç kaldınız diye." dedi Efe ama sesinde bana destek olma tınısından çok üzüntü vardı.

"Hem burada böyle oturduğunda Burak sana gelmeyecek." Dedi İrem de Efeyi destekler gibi konuştu.

" O beni bırakmaz" dedim gözümden akan iki damla yaşla. Ben gözlerimi sımsıkı kapatırken bana sarılan Efe'nin güçlü kollarını hissettim. Ne zaman düşsem ondan destek alırdım zaten. O böyle sıkı sıkıya sarılınca Burak gelecek ve bana "Sen gitsen de ben gitmem" diyecek gibi geldi. Bizim çıkmadığımızı gören diğerleri de içeri girip yanıma oturdular. "Damla sen gitmiyorsan ben de gitmem senin yanında kalırım burada." dedi Mark. Diğerleri de bize katılacaklarını belirttiler. Aradan sessizliğin hakim olduğu iki koca saat geçmişti ki telefonuma bir bildirim geldi. Elime aldığımda Burak'tan mesaj geldiğini gördüm. Sevinçle ayağa fırladım ve mesajı açtım. "Damla ben Londra'ya yeni indim. Bir süre burada kalacağım beni merak etmeyin" o kadar resmi bir dille yazmıştı ki mesajı suratıma tokat yemiş gibi oldum. Halbuki ayrılmak isteyen bendim bu kadar canımın yanması normal miydi? Eski sevgilim için üzüldüğümü söyleyip onu kıran hatta bir nevi aşağılayan da bendim. Aklım neredeydi benim bu kadar sevdiğim birini üzerken ne düşünüyordum. Telefonumu elimden bırakmadan Burak'ın numarasını tuşladım. Ama telesekreter çıkıp mesaj bırakmamı söyledi. Benim tekrar tekrar Burak'ı aradığımı gören Mark yanıma gelip telefonu elimden aldı ve beni koltuğa oturttu yanıma da kendisi oturdu.

"Bana bak! Ortada senin kendini bu kadar üzmen için bir sebep yok. Ben eğer Burak'ı biraz tanıyorsam sana geri dönecektir. Ufak kavgalar her ilişkide olur" dedi beni teskin ederek.

"Hem siz niye ayrıldınız durup dururken. Burak'ın kimseye bir şey söylemeden çekip gitmesi hiç normal değil. Burak'ı çocukluğumdan beri tanırım daha önce bir kere o zamanda Ece'nin o şeyi öğrenmişti hani." dedi Kağan. Yaptığım hatanın ağırlığı altında eziliyordum. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ben ne zaman bu kadar sulu göz olmuştum?

"Aslında ben yani ben" derin bir nefes alıp söyleyeceklerimi toparladım

"Burak ile konuşuyorken Serkan'ı hala tam olarak unutamadığımı ve onun için üzüldüğümü söyledim" herkesin gözlerinin büyüdüğünü gördüm ama derin bir nefes daha alıp sözlerime devam ettim "O da haklı olarak dediklerime kırıldı ve ilişkimizi bitirmeyi teklif etti. Ne zaman ben Serkan'ı tam olarak unutup yeni birini sevmeye hazır olursam o zaman yeniden demeyi teklif etti. Bir de beni her zaman bekleyeceğini falan söyledi" sinirden dişlerimi sıktığımı fark ettim kafamı kaldırıp diğerlerinin tepkilerine baktım. Zaten büyümüş olan gözleri şimdi iki kat şaşkınlık içindeydiler. Bir tanesi dışında. Bilge'nin gözlerinde şaşkınlıktan çok öfke vardı belki de nefret. Bilge benim sözlerimin yıkıcı etkisini daha yeni kavrıyordu. Gözleri dolmuştu bile çoktan. Belki bana olan öfkesinden belki de Burak'ın ne kadar üzüldüğü aklına gelmiştir.

"Burak şu an kim bilir ne haldedir? Nasıl yıkılmıştır?" birden bana dönerek "hepsi senin suçun" diye bağırdı "sen onun sana ne kadar aşık olduğunu bilmiyor musun? Bu şekilde konuşma hakkını sana kim verdi?"

"Bilge ben bilmiyorum. Öyle birden boş bulundum yoksa Burak'ı sevdiğimi sen de biliyorsun"

"Bu mu sevgin senin? Bıraksana Damla ya. Sen ne zaman Burak'ı düşünerek hareket ettin ki şimdi onu düşünesin. O çocuk nefes alışverişini bile sana göre ayarlıyor ama sen gelip bana diyorsun ki boş bulundum Bilge. Bir şerefsiz için harcadığın insana bak. O çocuk sana aşık. Aşık." Son kelimenin üstüne basa basa söylemişti. "Onu bu şekilde üzmene izin vermem Damla!"

"Bilge amacım onu üzmek değildi"dedim kendimi savunmak için.

"Kızlar biraz sakin olun da konuşalım" dedi Efe orta yolu bulmak için.

"Neyi konuşacağız ya delirdiniz mi siz? Kız gelmiş eski sevgilimi unutamadım diyor onu seven erkek arkadaşı kim bilir şu an ne halde sen bana gelip sakin ol diyorsun. Başlarım sizin işinize" dedi birden patlayarak Bilge

"Bilge ileri gidiyorsun"dedim. Bilge bana döndükten sonra gözlerinde ışıltıyı fark etmem saniyemi almadı. Bilge bir krizin eşiğindeydi.

"Bu sefer ileri giden sen oldun Damla. Bu Burak'a yapacağın en ağır hakaretti." dedi parmağını bana sallayarak.

"O senin en yakın arkadışınsa benim de sevgilim"

"Bu ne cüret ya? Sen o kelimeyi hâlâ Burak için kullanabiliyor musun?"

"Yeter be seninle mi..." cümlemi tamamlayamadan Efe ağzımı kapatıp beni arkasına aldı.

"Kızlar bir sakin olun. Şöyle derin hatta depderin bir nefes alalım. Şimdi asıl meselemize gelelim."diyerek bana döndü " Sen bu cümleleri Burak'a nasıl söyleyebildin? Sen bu kadar acımasız değilsin. Sen bu değilsin. Yakışmadı bu sana" onaylamadığını belli edercesine kafa salladı "Sana gelirsek Bilge kızgınlığını anlayabiliyorum hatta aynısı Damla'ya ya da İrem'e yapılsaydı ben daha çok sinirlenirdim elbet ama burada söz konusu olan Burak ve Damla. Onların ilişkilerine bu kadar sert eleştiri yapamazsın. Ne kadar yakın olursan ol. Eminim Burak da istemezdi bunu. Bunu sen daha iyi bilirsin ilişkisi o ve sevdiği kadın arasındadır üçüncü kişilere tahammül edemez." Efe konuşmasını bitirince Bilge bana son bir bakış daha atıp evi terk etti. Onun arkasından Kağan da bir şey söylemeden çıktı. Bilge'yle böyle bir kavgayı beklemiyordum bu yüzden artık iki kat yorgun hissediyordum. Sanki boşlukta kalmıştım. O an ki boşlukta yapılacak en iyi şey Burak'ı aramak gibi geldi. Telefonu Mark'ın koyduğu yerden alıp numarasını çevirdim. Ona benim bir aptal olduğumu onu ne kadar sevdiğimi anlatmak istiyordum daha da önemlisi çok büyük bir hata yaptığım için özür dilemek istiyordum. Telefonu açacağını hiç sanmıyordum ama denemekten de zarar gelmezdi. Telefonu çalıyordu ki bu iyi bir haberdi çünkü Burak beni görmezden gelmezdi içi el vermezdi zaten. Telefon çaldı çaldı ve açan olmadı. Bir daha aradım ama açan olmadı sonra bir daha ve bir daha. Telefonu her açmadığında Burak'ın beni bir daha affetmeyeceğini düşünüyordum ve 7. aramamın sonunda bundan emindim. Daha önce benim telefonumu hiç açmamazlık yapmamıştı. Duygularını gerçekten çok incitmiş olmalıydım benim düşündüğümden de fazla.

İKİNCİ ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin