Bölüm 28 - 27 Part 3, 28

173 26 33
                                    

Bu bölüm Benimle Kal'a ilişkin küçük bir özet bulundurmaktadır. Eğer bu hikayeye Benimle Kal'dan geldiyseniz, onu bitirip bu bölümü atlayabilirsiniz.

Diğer hikayede olaylar ve diyaloglar daha kapsamlıdır. Eğer ilginizi çekti ise oradan okumanızı öneririm.

Olaylarda bir fark olmasa da, anlatım biraz farklı. Şayet okuduysanız, hatırlamak için yine de okumanızı tavsiye ederim.

 Restoranda çalışmak beni mutlu etti. Kendime adeta yeni bir aile bulmuştum. Namjoon'un o tatlı sert üslubuna alıştım. İkimizin espri dolu atışmaları tüm çalışanları güldürüyordu. Jin ise sonradan bulduğum bir abi gibi olmuştu. O akşam o adamların elinden beni kurtaran Namjoon olsa da, bana gerçekten kol kanat geren, benimle dertleşen asıl kişi Jin'di. Bazen evhamlı ve endişeli olsa da onu böyle seviyordum.

Namjoon ve Jin'e bildiğim konularda yardım ediyor ve çok özlediğim motosikleti kullanıyordum. En güzel tarafı da gündüz zihnimi ve bedenimi yoruyor, akşam da hiçbir şey düşünmeden kendimi yatağa atıyordum. Kendi başımın çaresine bakabiliyordum ve bu yeterliydi. Eminim ki babam bu işi yaptığımı duysa sinirden deliye döner "Koskoca bay Min'in oğlu... " diye başlayan cümleler kurardı. Ama bu benim hiç mi hiç umurumda değildi. Bunları geleceğimle kumar oynarken düşünecekti...

Tekrar motosiklet üzerinde olmak bana iyi hissettiriyordu. İki tekerin bana verdiği özgürlük hissini özlemiştim. Berlin'deki gibi hep sevdiğim yerlere gitmiyordum belki, belimde beni sevip sarılan iki kolu hissetmiyordum ama yine de mutluydum. Gün be gün geçmişimle barıştığımı hissediyordum. Stephan'a minnettardım. Bana gerçek sevgiyi öğrettiği, beni olduğum kişiyle barıştırdığı için. Hoseok için bile içimde bir minnet duygusu vardı. Ona kızmıyordum artık. Hiçbir zaman kızamamıştım. Hatta ona acıdığımı bile söyleyebilirdim.

İşe başlayalı bir ay olmak üzereydi. O gün yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Sipariş servis saatimizin bitimine sadece birkaç dakika kala gelmişti.

"Tatlım sipariş geldi. İptali için arayayım mı?"

Jin, Namjoon'un sorusuna cevap vermeden sipariş ekranına baktı.

"Doktor Park bu, hep bu saatlerde sipariş verir. Devamlı müşterimiz. Fırın henüz sıcak; iptal etme. Yooongi, son bir paket götürür müsün?"

Aslında restorandan çıkmak üzereydim. Hatta elimde kaskım bile vardı. "Tamam" dedim. "Elbette götürürüm." Bana evlerini açıp iş veren, artık dostum diyebileceğim bu insanlar için yapabileceğim ne varsa yapacaktım.

Birkaç saattir devam eden yağmurla zemin iyice kayganlaşmıştı. Şehrin biraz dışındaki sitelerden birine gidiyordum. Aslında yol tenhaydı fakat yağmur yüzünden görüşüm sınırlıydı. Yolun ortasından hızla geçen bir kediyi gördüğümde son anda freni sıktım. Sanki her şey yavaş çekimde oluyordu. Motoru durdurmayı başardım fakat tekerleklerin kayması ve yüksek hız yüzünden kendim motorun üzerinde duramadım ve motor bir tarafa ben bir tarafa savrulduk, kendimi yerde buldum.

Stephan'dan motor kullanmakla ilgili öğrendiğim en önemli şey, ekipmanların ne denli önemli olduğuydu. Stephan bu konuda hep çok titiz olmuştu. Motosikletle gezeceğimiz ilk gün elinde kocaman bir paketle eve gelmişti. Paketin içinden bir kask, dizlikler ve bir motosiklet montu çıkmıştı. Paketi açtığım zaman yaşadığım şaşkınlık karşısında gülümsemiş, "Bunlar olmadan binmene izin vereceğimi düşünmüyordun herhalde..." demişti.

Neticede bursla okuyan bir öğrenciydim ve bunlara paramın yetmeyeceğini bildiği için bana hediye olarak almıştı. Berlin'in en iyi mağazasından aldığı bu malzemenin ne kadar pahalı şeyler olduğunu öğrendiğimde mağazaya gidip iade etmek istemiştim. Stephan o zaman ellerimi nazikçe tutup yanağıma bir öpücük kondurmuştu. "Hiçbir şey senden değerli değil Yoongi. Bunu biliyorsun değil mi? Sana bir zarar gelirse ben ne yaparım ha? Çok yakıştı. Gülü güle kullan sevgilim."

Niebieski - Yoonseok- "Bir Min Yoongi Hikâyesi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin