"Benimle Kal'ı okuyanlar için küçük not: Bu bölümde de diğer öykü ile kesişiyoruz. Ama eğer fark ettiyseniz bu kısımlar birebir aynı değil. Olay değişmese de yeni bilgiler ve bölümler içeriyor. O yüzden okuyunuz. :)
Uykuyu kendimi bildim bileli sevdim. Küçük yaşlarımda beni uyandırmak annem için tam bir eziyetti. Şimdi sorumluluklarımı yerine getirebilecek kadar uyanma alışkanlığı edinmiştim, fakat bıraksalar saatlerce uyurdum.
Hayatımda bana "keşke o kadar uyumasaydım" dedirten tek sabah belki de o gecenin sabahıydı. Çünkü uyandığımda Hoseok yanımda yoktu.
Oysa o gecenin sabahında yüzündeki parıltıyı ne çok görmek isterdim. Sevdiğim adama dokunmuşken gözümü açtığımda ilk onu görmeyi, canı acıyor mu bilmeyi, günün ilk ışığında saçlarını öpmeyi isterdim. Ama o yoktu.
Onu görmek ve üstü kapalı da olsa bir iki kelime etmek için yanıp tutuşuyordum. Dans stüdyosunda yoktu, soyunma odasında da yoktu. Okulu iyice turladıktan sonra onu kalabalık bir masanın ortasında, insanlara hararetli bir biçimde bir şeyler anlatırken buldum. Yüzü gülüyordu ve gülüşüyle içim ısındı. Saçma sapan bir mutluluk hissettim midemde. Henüz beni görmemişti. Onu bir süre daha köşeden izleyip kahve aldım ve masaya eklendim. Bana başıyla selam verdi, sonra diğerlerine döndü ve anlattığı şeye kaldığı yerden devam etti. O masada konuşacağım başka kimse yoktu. Sessizce, düşünceler içinde kahvemi içtim. Benimle neredeyse hiç göz göze gelmeden hikâyesini anlatıp çevresindekilerle gülüştü. Sonra Taemin ile derse gittiler. Ben, içimdeki tatlı heyecan ve sade kahvemle masada kalakaldım...
Çıkışta okulda işim olmamasına rağmen onu görmek için bekledim. Aslında piyano çalışmam gerekiyordu ama kafamı bir türlü toplayamıyordum. Onu görmeliydim. Onunla konuşmalıydım.
Sevgilim diyebilir miydim ona? Elbette insanların yanında bunu istemezdi. Hala bu konuda çekiniyor olabilirdi. Ama ya ikimiz baş başayken? Dudaklarımı oynatıp sadece kendimin duyabileceği bir tonda tekrarladım. "Sevgilim, sevgilim, sevgilim..."
Mutlu olmasına mutluydum. İçim içime sığmıyordu. Ama boğazımdaki düğümün çözülmesi için onun birkaç kelimesine ihtiyacım vardı. Bir gülümsemesi, onun huzurlu sesi temizleyecekti tüm endişelerimi.
Bahçede sigara üzerine sigara içtim. Dersi bittiğinde çıkarken beni gördü. Yine selam verip yoluna devam etmek niyetindeydi. Bu sefer arkasından seslendim, istemeyerek döndü. "Birlikte bir şey yapmak ister misin?" diye sordum. "Hansol'la çalışmam var, kusura bakma Yoongi" dedi "Ben seni ararım" ve hızlı adımlarla uzaklaştı.
Ona birkaç gün zaman vermek istedim. Beni arayacağını söylediği için. Sonraki bir hafta da beni görmezden gelmeye devam etti. Ruh gibi dolaşıyordum. Artık anlamıştım. Bir sorun vardı. Sevişmemiz yüzünden mi böyle davranıyordu? Benimle ilgili ne hissediyordu?
Okulda bana görünmez olmuştu. Tüm programımı bilmesi işini kolaylaştırıyordu. Telefonlarıma çıkmıyordu. Mesajlarıma yanıt vermiyordu. Onun gözünde ben şu an yaşamıyordum.
Kafam allak bullak olmuştu. Bir yandan her şeyi mahvettiğimi düşünüyordum. Duygularıma kapılmam bir saçmalıktı. Belki o gece sevişmeseydik, Hoseok hala yanımda olurdu. Sevgilim olmazdı belki ama yakınımda olurdu. Eşsiz gülüşünü izlerdim yine. Sadece yakınında olmak yeterdi bana... Diğer yanım ise çok daha acımasızdı. Bundan 1 sene öncesine kadar kendi evim, bana saygı duyup beni kollayan bir sevgilim, sokakta el ele tutuşup yürümekten korkmadığım bir ilişkim vardı. Bunların hepsi hayatım sikilip atılmadan önceydi! Her şeyi ellerimle mahvetmiştim! Nasıl bir çıkmaza girmiştim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Niebieski - Yoonseok- "Bir Min Yoongi Hikâyesi"
Fiksi PenggemarBayan Valentine titreyen ellerini suratımda gezdirdi ve beni ışıldayan gözlerle süzdü. "Niebieski" dedi. Hemen yanımda duran Hoseok bana döndü "Ne diyor?" Omuz silkerek "Bilmiyorum" dedim. "Her halde kendi dilinde konuşuyor" "Benimle Kal" hikayesini...