5.BÖLÜM
İslem hayatında ilk kez İsabel olmaktan nefret ettiği dönemi yaşıyordu. İçinde olduğu hayatta kaybolmamak için gerçek kimliğinin arkasına saklanmayı tercih etmişti. Gösteriş, lüks, para ve itibar hepsi çevresinde yapmacık insanlar olacağı anlamına geliyordu. Bu yüzden şirketin sahibi gibi değil bir çalışan gibi davranıyordu, İsabel ise artık canını sıkıyordu. Parlak kısmının gölgesi altında kaldığını düşünüyor ve karanlık tarafının kendisine acı çektirdiğini hissediyordu. İsabel hayal ürünüydü o ise gerçek ama lanet insanlar onunla değil gizemli Külkedisiyle ilgileniyorlardı. Birkaç saniye önce söylediği şeye sakince "Hiç sanmıyorum, onun ortaya çıkmak gibi bir niyeti yok!" diyerek cevap verdi.
"O zaman üzgünüm, ayakkabısı bende kalacak! Belki kimseye söylememem şartıyla bize bir görüşme ayarlayabilirsin."
İslem "Bunu sorarım." derken sinir olduğunu gizleyememişti. Kapı tıklandığında ikisi de o yöne bakarak gelecek kişiye odaklandılar. Gelen Vildan'dı ve kıskanç gözlerle ikisine bakıp İslem'e dönerek "Kurye geldi." dediğinde İslem o tarafa yöneldi. Aynı anda genç çocuk elinde büyük bir gül demetiyle içeri girdi. İslem teşekkür ederek imzaladı ve buketi alıp hızlıca nota baktı. Aynı anda kurye ve Vildan odadan çıkmışlardı.
"Duydum ki dün gönderdiğim çiçekler sahibine ulaşmamış, yeni işin güzellikler getirsin... akşam çıkışta seni alırım, bunu bir yemekle kutlayalım. Seni sabırla bekleyen Bekir..."
İslem, yazıyı okuduktan sonra çiçekleri gayri ihtiyari Asaf'ın masasının üzerine koydu. Ardından ilgisini tekrar Asaf'a vererek dikkatle yüzüne baktı. Sıkıntılı görünüyordu ve biraz önceki rahatlığı yoktu. Asaf ise kendisine dönük olan notu okumamak için İslem'den gözlerini kaçırmıyordu. Bunu merak ettiği için kendine kızarken İslem "Evet, ben artık kalkayım! Ricanızı ileteceğim ama pek fazla ümitlenmeyin Asaf Bey sizi kabul edeceğini sanmıyorum." dedi.
"Son olarak o zaman istediğini alamayacağını iletmeyi unutmayın."
İslem "Unutmam." diyerek kalktı ve odadan çıktı. Birkaç adım atmıştı ki çiçekleri unuttuğunu fark edip geri döndü. Hızlıca kapıyı tıklayıp çiçekleri alarak, Asaf'ın kendince tüm planlarını bozduğundan habersiz geri çıktı.
***İslem odasının son hâlini kontrol ederken her şeyin yerli yerinde ve kendine uygun olduğunu düşünüyordu. Yer minderine oturarak hemen kenarda duran masanın üzerine evraklarını ve bilgisayarını koyduktan sonra sağındaki deniz manzarasına bakarak ayaklarını uzattı ve derin bir nefes aldı. Saat beşe gelirken Bekir'in yaptığı yemek teklifini düşünüyordu. Hiç gitmek istemiyordu ama her geçen gün onu üzdüğü için kendine kızıyordu. Bir parça dahi içi ısınmış olsa birlikte olmayı kabul ederdi ama ne aklında ne de kalbinde hiçbir his belirtisi yoktu.
"Bu odanın bu hâle geleceği aklımın ucundan geçmezdi." diyerek açık kapıdan başını uzatan Bilgi hayranlıkla etrafını inceliyordu.
"Hangi ruh hâlindeysen ona göre programlanmış gibi değil mi?"
"Evet, harika. Sen çıkmıyor musun?"
"Erken değil mi daha."
"Uzak doğudan ve Medine'den İpek kumaş örnekleri gelecek, akşam ufak bir defile var. Asaf Bey geleceğini söyledi ona göre senin için de yer ayarladılar."
"Nerede olacak?"
"Hilton'da. Yedide orada olacağız." derken çalan telefonuna odaklanıp odadan çıktı.
***Saat altıya gelirken İslem yavaşça odasından çıktı, ofiste neredeyse kimse kalmamıştı. İlk önce asansörlere doğru yöneldi, sonra vazgeçip merdivenlere yöneldi. Ardından on kat inmeyi düşündü ve tekrar asansörlere yöneldi. Asansör geldiğinde yukarıdan indiğini ancak Asaf ile karşılaşınca anladı. Adam her yerden çıkıyor diye düşünerek kaçmadığını göstermek adına yavaş adımlarla asansöre girdi. İslem Asaf'ın yukarıdaki odasında üstünü değiştirdiğinden emindi. Asaf bazı geceler yukarıdaki odasında kalır, çok yoğun olduğu zamanlarda orada hazırlanıp toplantılarına giderdi. Asansörden inip binanın önüne doğru yürürlerken Asaf çalan telefonuna gülümseyerek baktı ve hızlıca açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Sevebilirim
Ficción GeneralAsaf Egeli aradığı tasarımın sahibinin yıllardır nefret ettiği bir kadında olduğundan bir haberdi. Tekrar karşılaşırsam mahvederim dediği kadına eyvallah diyecek miydi? Yoksa kendi yandığı gibi onu da yakacak mıydı? Nefretle harmanlanmış; tutkulu ve...