1- Bölüm

164 3 0
                                    

Multimedia : Çağlay Akaydın

"Herkesin vardır yaşamında bir ayrılık sahnesi. Kimi anlık yaşar, kimi ömür boyu çeker ama bir kere de olsa yaşamıştır ayrılık acısı... "

Okuduğum kitabı eskimiş ahşap komidinin üzerine bırakarak düşünmeye başladım.
Her insanın ayrı bir hikâyesi vardı. Sadece ben acı çekmiyorum. Tek fark onlar aradıklarını buluyor mutlu olmak için sebeplere tutunabiliyorlardı.
Ben kaybetmişken üstelik yıllardır bulamamışken, arada sırada aklıma gelen hatıralarla kendimi bile zor bulmuşken, yok olan kardeşimi nasıl bulacaktım ki ?
Zenginlik, para pul yetmiyordu onu bulmama. Her şey bende gizliydi evet, tuhaf bir şekilde beynimin içinde kilit altında hatırlanmayı bekliyordu.
Başıma ne geldiğini bile bilmiyordum. Sonuç olarak gözlerimi açtığımda yeni doğmuş bebekten farksızdım. Başıma aldığım bir darbeyle beynimdeki hasardan dolayı çoğu şeyi hatırlamıyordum.
Geçici diyordu doktorlar, 10 yıldır geçmiyordu.
Büyük dedemden kalma sallanan sandalyeden kalktım. Ayaklarımı sürüyerek odama girdim.
Karşımdaki boy aynasındaki görüntüme takıldı gözlerim. Durdu ayaklarım. Ne ileri ne geri adım atamadım.
Gri bir eşofman altı, siyah bir tişört, toplu fakat dağılmış saçlar, şiş gözler...
Gözlerimi kapatıp kafamı iki yana salladım. Bu ben değildim. Bu ben değilim.
Odanın içine ilerleyerek çiselemeye başlamış yağmurun camlara düşüşünü izledim.
Bir yağmur damlası gibiydim aslında. Düşecekken bir çekimle cama çarpıp süzülerek yok olan.. Fırtına öncesi sessizlik...

******

Yağmur şiddetini arttırmış, gök acımasızca gürüldeyip şimşekler gri bulutların arasından tüm semaya dağılırken evin kapısını kilitleyip arabama bindim aceleyle. Bu yağmurda ıslanmak istemezdim. Diğer yandan da uçağı kaçırmamam gerekiyordu, hemen yola koyuldum.
Yelkovan akrebi kovalıyor, dakikalar akıp gidiyordu. Bir ara geri dönmek istedim. Ben kimim ? diyerek sordum kendime.
"Ben, Çağlay Akaydın. 20 yaşında lise mezunu, sosyetik bir ailenin - kendi tabirimle ruh hastası- kızı, Akaydın Holding in ikinci büyük varisi, herkesin gözdesi, yalnızlığı seven bir o kadar da yalnız olamayan sakar bir genç kızım. Dışardan göründüğümle içimin hiç alakası olmayan kısaca duygularımı içimde yaşayan ben deniz Çağlay Akaydın. "

Türkiye - İstanbul uçağı kalkarken hem fazla düşünmemek için hemde yorgunluktan kapanan gözlerime engel olmadım.

Hayır benim hikayem kesinlikle burda başlamıyordu.

" Hanımefendi uyanır mısınız geldik. "

Gözlerimi istemeyerek açtığımda karşımdaki hostese gülümseyerek ayağa kalktım. Etrafa bakındığımda tek tük insanlar vardı, çoğu kişi inmişti demek.
Koltukların üstündeki ek bölümden valizlerimi almaya çalışırken çantalardan birinin sıkıştığını anladım.
Ben o çantayı çekmeye uğraşırken arkamdan geçmeye çalışan birini hissettim. Hem kenara çekileyim hemde hızlı çekip bir an önce işimi halledeyim derken düşerekte olsa çantayı kurtardım.

"Biraz daha dikkatli olabilirsiniz bayan. "

Sesle birlikte yerimden sıçradım. Karşımda oturan beyefendinin üzerine düşmüş olmalıydım.

" Afedersiniz çok özür dilerim, isteyerek olmadı. "

" İsteyerek yapsaydanız birde hanımefendi, bir dahakine daha dikkatli olun lütfen. "

" Kendimi ifade ettiğimi sanıyorum uzatmaya gerek yok. "

" Uzatmaya gerek yok mu ?"

Ayağa kalkıp arkasını döndü ve poposunu bana doğru eğerek diğer yandanda işaret parmağıyla göstererek konuşmaya devam etti.

BAŞ ROLÜM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin