Hayat size ceza verir. Yaptığınız bir hata yüzünden veya sebepsiz yere. Siz o seçilen şanssız kişisinizdir. Hayatın size verdiği cezadan kaçamazsınız ve babanızın verdiği cezadan da kaçamazmışsınız. Ne yazık ki ben ikisini de aynı gün içinde yaşayarak öğrendim. Üstelik suçum bile yoktu. Hayata ne yaptığım konusunda tek bir fikrim yok ve babama gelirsek... Bence en başa dönersek, buna siz karar verebilirsiniz.
16 Haziran 2014
Aaron bu hediyeyi görünce bayılacaktı. Tam beşinci yıla uygun bir hediye. Tabi zengin biri için. Ve ben de zenginim. Yani babam zengin ve ben de onun mal varlığının tek varisi olduğum için dolaylı yoldan da olsa zenginim. İki gün sonra sevgilimle beşinci yılımızı kutlayacaktık ve ben ona saat almıştım. İki yüz kırk bin dolar değerinde bir Rolex Submariner. Aaron'ın hayalindeki saat. Satışa çıktığı ilk günden beri adını ağzından düşürmemişti. Rachel, nerdeyse içine düşecek olduğu saatin içinde olduğu cam dolaptan başını, en sonunda kaldırmayı başarmıştı. "Aaron buna BA-YI-LA-CAK!"dedi son kelimeye baskı yaparak. Sanki ben bilmiyordum. "Onlara iki yüz kırk bin dolarlık bir çek yazacağım ve ondan sonra saat bizim olacak." Dedim sevinçle. Saati, Aaron'a almak için bu günü tam üç aydır bekliyordum. Daha önce de alabilirdim ama o zaman beşinci yılımız için alacak hediyem kalmazdı. Hediye almak konusunda, özellikle bir erkekse, hiç iyi değildim de.
Görevli kadına seslendim. Lacivert kalem eteğinin altında kalın bacakları olan, beyaz gömleğinin düğmelerini zar zor kapatmış bir kadın yanımıza geldi. "Buyrun efendim."dedi gülümsemek yerine, biraz sonra üstümüze kusacakmış gibi bir ifadeyle. "Şu Rolex saati istiyorum."dedim parmakla cam dolabın içinde duran saati göstererek. Ellerini önünde birleştirmiş olan lacivert etek "Hemen hanımefendi."dedi ve kasaya doğru ilerledi. Rachel başını yine saat dolabına gömerek konuşmaya başladı. "Baban seni öldürecek Courtney Huntington." "Bana kıyamaz o." Dedim kıkırdayarak. "O kadar emin olma." Nefesinin cam dolapta bıraktığı izi eliyle temizleyerek doğruldu. "David Huntington benim bu dünyada tanıdığım en alçak gönüllü zengin ve bu ay çok fazla alışveriş yaptığını vee" saati işaret etti "bunu da hesaba katarsak, David amcanın yerinde olsam sana bir yıl para harcattırmazdım." "Fazla kuruntulusun Rachel. Unutma David Huntington'un olduğu kadar Rosie Huntington'un da kızıyım ben." Görevli kadın, elinde bir anahtarla yanımıza döndüğünde Rachel ile konuşmamız bitmişti. "Üzgünüm, biraz beklettim."dedi hiç de öyle olduğunu hissettirmeyen bir ses tonuyla. "Önemli değil."dedim gülümseyerek. Lacivert etek bana kızgındı. Zengin olduğum için. Bunu nerdeyse gittiğim her mağazada hissediyordum. Hepsinin bakışları, siz Burberry giyerken biz mahalle mağazalarından bile zorla kıyafet alıyoruz. Hepinizin canı cehenneme, şeklindeydi. İşte onların gözlerinde gördüğüm tam anlamıyla buydu ama zengin olmam benim seçimim değildi. Bana göre insanların paralarının hiçbir şekilde önemi yoktu. Sol tarafımızda atan o yumruk büyüklüğündeki organ iyi olsun yeterdi. Buyüzden gülümsedim. Lacivert etek beni sevmese de o da bir insandı. Her insan sevgiyi hakederdi. Kasaya doğru ilerlerken Rachel içini çekti. "Neyse,cezayı çekecek olan ben değilim. Onun için rahatım." "Konu kapandı sanıyordum ben." Rachel harfleri uzatarak "Tamam."dedi.
Saati aldıktan sonra Rachel ile alışveriş merkezinde birkaç mağazaya daha girdik ve son olarak Starbucks'a gidip üstümüzden yorgunluğumuzu atacak birer espresso içtik. Rachel, benim çocukluğumdan beri en iyi arkadaşımdı. Anaokulunda tanışmıştığımız ilk gün, eve gelince aileme bütün gün Rachel'ı anlatmıştım ve o zamandan bu yana ayrılmaz bir ikili olmuştuk.
18 Haziran 2014
Aaron ile beş yıl önce tam bugün,babamın Huntington otelinin açılışında, aslında beşinci Huntington demek daha doğru olur, tanışmıştık. O zamanlar ikimizde on altı yaşında iki ergendik ama tuhaf bir şekilde birbirimize bakınca ikimizin de hissettiği şeyin aşk olduğunu o an anlamıştık. Aaron'ın o keskin buz mavisi gözleri onlara bakanın içini delip geçerken, ben o gece onun gözlerine baktığımda kalbimin eridiğini hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need You (Liam Payne Fanfiction)
Fanfictionİhtiyaç duymak... Kime veya neye? Aslında tek bir şeye...