“Ondan nefret ettiğin kadar ben de nefret ediyorum. İkisi de bir gün ölecek. Tıpkı bugün olduğu gibi. Okum yanlış yere isabet etmiş olabilir. Ama bir daha ki sefere, kaçırmayacağım.”
_____________________________________________
Teyzemin söyledikleri doğru muydu? Ya da o gerçekten benim teyzem miydi? Bunca yıl aramızda neden hiç benzerlik olmadığını merak etmiştim. Sanırım bu nedenini açıklıyor. Ailem tarafından sevilmemiştim. Sahi, ben hangi kabileye aittim? Annem bir Sarcophume, babam ise bir Herbihume'muş. Birbirine düşman iki kabileden dünyaya gelen bir insanın yaşamaya hakkı yok muydu? Bütün bunlar olurken benim suçum neydi?
Düşüncelerim arasında boğulurken patikanın başladığı yere vardığımı farkettim. Açık bir alandaydım ve her türlü saldırıya hazır olmam gerekiyordu. Okumu hazırladım ve yavaşça patikadan aşağıya inmeye başladım.
“Ochre, kes şunu! Avlanmamız gerekiyor.” bir kadının gülme sesini işitince patikanın yan tarafını süsleyen ağaçlardan birinin arkasına saklandım.
“Rahatla biraz. Orman bir sürü hayvanla dolu. Akşama kadar mutlaka bir kaç tane yakalarız.”
“Gülme sesin onları kaçıracak kadar yüksek!”
Başımı yavaşça ağacın arkasından çıkarıp iki kadını incelemeye başladım. Gülmeye devam eden kadının elinde bir arbalet vardı. Diğeri ise tıpkı teyzeminki gibi bir oka sahipti. Bunlar Sarcophume'lar olmalı. Tıpkı bizim gibi avlanıyorlar. Bir an ağacın arkasından çıkıp çıkmamak arasında tereddütte kalmıştım. Tam önlerine çıkmak için adımımı atacakken aralarından birinin heyecanla yükselttiği sesi durmamı sağladı.
“Hey bak! Çalılıkların arkasındakini görüyor musun? Takip edelim.”
Onları arkalarından sessizce takip etmeye başladım. Her nereye gidiyorlarsa bir hayvanı avlamak için gittikleri kesindi. Onlar gittikten sonra ben de akşam için kendime bir şeyler avlamalıydım.
_____________________________________________
“Onu patikanın yukarısında bulduğumuzda çoktan ölmüştü.”
“Ona lanet olası yere gitmemesini söylemiştim!”
“Her zaman babasının koltuğunda gözü vardı, yerini sana bırakmak istemiyordu Lion.”
Lion abisinin yerde yatan ölü bedenine eğilip vücuduna, yüzündeki iğrenen ifadesiyle göz gezdirdi.
“Sen tam bir aptalsın.”
“Ne yapmayı planlıyorsun Lion?”
Lion ayağa kalkıp omuz silkti. “Hiçbir şey. Köpeklere güzel bir akşam yemeyi çıktığını düşünüyorum.” yarım bir şekilde sırıttı ve çadırdaki yerine oturdu. Karşısında duran adam Lion'ın hem en yakın arkadaşı hem de yardımcısıydı. Onu küçüklüğünden beri tanırdı ama abisi için söyledikleri kanını dondurmuştu. Lion acımasız biriydi, bu aile bireyleri için bile geçerliydi.
“Aslında Leonard'dan bahsetmiyordum. Bunu yapanlara.. Ne yapmayı planlıyorsun?”
Lion derin bir nefes aldı. “Abimin düşüncesizce davranması, onun intikamını almayacağımız anlamına gelmiyor. Bunu yapan her kimse, sonucu da ölüm olmalı. Leonard'ın yanındaki adamları da alıp atış çalışmalarına devam etmeni istiyorum.”
“Neden onların yöntemlerini öğrenerek onları öldürmeye çalışıyoruz? Keskin bir bıçak iş görmüyor mu?” Lion'un karşısındaki adam sıkkın bir şekilde iç çekti.
“Bir kaç metre ötendeki bir okçuya yaklaşıp da onu bıçakla öldürebileceğini düşünüyorsan benim için hiç sorun değil, istersen dene.”
Lion arkadaşının bunu ciddi bir şekilde düşünmesine kısa bir an güldü. Hemen ardından kaşlarını çatıp sesini yükseltti ve ayağa kalktı.
“Sana ne diyorsam onu yap! Küçükken bize anlatılan hikayeleri unuttun sanırım? Sarcophume'lar avcılıkta gelişmişler ve biz onları yenmek için hayvanlarımızı kullanamayız. Özellikle Amber ve Violet için.”
_____________________________________________
Takip ettiğim iki Sarcophume'un bir süre avlanmasını izledikten sonra gitmelerini bekledim.
" Ochre bu kadarı akşam için kabileye yeter. Tavşanları rahat bırak."
İsminin Ochre olduğunu anladığım kadın çoktan tavşanı vurmuştu. Ama onu gidip alacak gibi gözükmüyordu. Akşam için bedava yemek. Gülümsedim. Onları takip etmek güzel bir fikir olmuştu. Çok iyi nişancı olmasalar da küçük bir ayı yavrusu ve kurdu bir kaç atışta yere sermeyi başarmışlardı.
“Başka hayvanlar kokuyu almadan gitsek iyi olacak.”
İki kadın vurdukları hayvanları iplerden yapılmış ağın içine yerleştirdikten sonra hızlıca gözden kayboldular.
- 3 G Ü N S O N R A -
“Lütfen kıpırdama. Sen son şansımsın.”
Üç gündür yabancısı olduğum ormanı tanımak için her yeri dolaşmıştım. Geceleri saldırıya uğrayabileceğim korkusu rahat uyumama izin vermiyor, gün içinde yapılan saldırılarla her gün ormanda konakladığım yerimi değiştirmek zorunda kalıyordum. Eve geri dönmek istemiyordum. Ama oklarım bitmeye başlamıştı ve her gün daha fazla yoruldukça bir hayvan avlamak da o kadar zorlaşıyordu.
Hava neredeyse kararmak üzereydi. Birkaç canlıyı avlamaya çalışmıştım ama hepsi kaçabilecek gücü kendilerinde bulmuşlardı. Bu seferki bir ayıya benziyordu. Çok fazla hareket etmediğinden büyük bir ayı olduğunu düşünüyordum. Onu avlamak en kolayıydı.
Derin bir nefes alıp okumu bıraktım. Duyduğum bağırma sesi bir hayvandan çıkamayacak kadar netti.
“Lanet olsun!” bir adamın kolunu tutup dişlerini sıkarak konuştuğunu duyunca koşarak yanına yaklaştım.
“Özür dilerim! Çok özür dilerim!” karşımdaki kişinin bir Sarcophume ya da Herbihume olabileceği aklıma gelince geriye doğru bir adım attım. Yüzündeki birkaç saniyelik ifade onun şaşırdığını düşünmemi sağlamıştı. Ama beni tanımıyor gibi gözüküyordu.
“Beni vurmanı gerektirecek ne yaptım söyler misin?” karşımdaki adam sinirle kaşlarını çattı.
_____________________________________________
Omzuma gelen okla bağırmam bir olmuştu. Etrafıma bakınıp kolumu tuttum. “Lanet olsun!”
Etrafıma bakınırken duyduğum yaprak hışırtılarıyla birlikte kafamı sol tarafıma çevirdim. Elinde okuyla birlikte bana yaklaşan bir kız görmüştüm. Bir Sarcophume mu?
“Özür dilerim! Çok özür dilerim.” bakışlarımı kızın adımlarına yönelttim. Tedirgin gibiydi. Bir saniye duraksadıktan sonra bir adım geri gitti. Oturduğum yerden kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Mor... Yoksa bu, o kız mı? Şaşkınlığımdan kurtulmak ister gibi hafifçe kafamı sağa sola salladım. Canım hala yanıyordu.
“Beni vurmanı gerektirecek ne yaptım söyler misin?” sinirle kaşlarımı çattım.
_____________________________________________
Bu gecikmeden dolayı çok çok özür dilerim. Bölüm biraz kısa, biliyorum. Uzun süredir de yayınlamıyordum bölüm. Telafi için -eğer yapabilirsem- akşama doğru bir bölüm daha yayınlamayı düşünüyorum. Akşama koyamazsam Pazar günü koyacağım. Lütfen affedin. ^^
Bu arada 1K olmuş hikaye, gerçekten çok mutluyum. 6 bölümlük bir hikaye için haketmiyor bile. Buradaki ilk hikayem olduğu için Waldeinsamkeit ayrı bir önemli benim için. Hepinize çok çok teşekkür ederim. Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Yorumlarınız benim için ayrı önemli. ^^
Multimedya'da Leonard'ın kardeşi Lion'ı görebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waldeinsamkeit(ASKIDA)
ActionHiç istenmediğiniz bir yerde olduğunuzu hissettiniz mi? O, daha annesinin karnındayken istenmiyordu. Yaşadığı her saat, onun için bir tehdit oluşturuyordu. Güvendiği her şey 19 yaşında iken alt üst olmuş, tehlike altında olduğu orman ise onun evi ha...