6.4 🌼

2.9K 304 114
                                    

Defilede ikinci yürüyüşlerini yaptıklarında Jimin gerginlikten titriyordu.

Yaptığında iyi olduğunu biliyordu. Sonuçta onsekizinci yaşından beri bunun için çalışıyor ve ismine ünvan kazandırmaya çalışıyordu. Bu kadar uğraştan sonra sonunda insanlar onun farkına varıyor ve onu ünlendiriyorlardı. Çektiği bütün zorluklardan sonra sonunda ödüllendiriliyordu ve bunu hissediyordu da. Herkes onun son yürüyüşüne hayran kalmıştı ve sonsuz iltifat alıyordu.

Artık ondan daha çok şey bekleniyordu, daha çok şey başarmalıydı. Son yürüyüşünden de iyi olmalıydı. Sadece bu bile sinirlerini zorluyordu.

Seokjin de bu endişeli halini farkedip kaşlarını çatmış ve uzanıp Jimin'in omzunu sıkmıştı.

"Hey, güzelim. Sakinleş." diye uyardı Seokjin onu nazik sesiyle. Ona gülümseyişi Jimin'in sinirlerini yatıştırmaya genelde yetiyordu. "Harika bir yürüyüş sergileyeceksin. Sana her zaman insanların sana nasıl aşık olduklarını anlattıkları haberleri de gösteriyorum. Neden hala bu kadar gerginsin?"

Jimin parmaklarını birleştirip onlarla gereksizce oynadı. Peşlerindeki araçta ekibin diğer üyeleri vardı; Namjoon, Hoseok, başka iki tasarımcı daha ve Jeongguk. Defileye hep beraber gidiyorlardı ve orada paparazzilerin çoktan onları beklediklerini düşünüyorlardı.

Ünlü olmanın en kötü yanıydı paparazziler. Fazla acımasızdılar ve sadece işlerini yapmaya çalışıyor olsalar bile, Jimin'in karşısına her çıktıklarında kemiklerine kadar gerilmesini sağlıyorlardı.

"Sadece bir şeye takılıp düşmek falan istemiyorum." diye açıkladı Jimin sakince. "Bir kere iyi iş çıkarmış olmam bunun bir daha aynı şekilde tekrarlanacağı anlamına gelmez."

Dilini şaklatan Seokjin başını salladı. "Sen yaptığında mükemmelsin. Korkacak hiçbir şeyin yok."

"Öyle diyorsan..."

"Sadece demiyorum, öyle olduğunu biliyorum. Bu kadar stres yapmayı bırak, her şey mükemmel olacak."

Jimin Seokjin'in dediğine inanmaya çalıştı, onları aklında tekrarlayıp onlara tutunmaya çalıştı. Sonunda kendini toparlayıp korkusunun dinmesini sağladığında Seokjin'e gülümseyebilmişti.

"Teşekkür ederim, hyung."

Gülümseyişine aynı şekilde yanıt veren Seokjin başını sallayıp IPad'ine geri dönüp maillerini okumaya devam etti. Bunun üzerine Jimin ilgisini pencereden dışarıya gönderdi, büyük şehrin gözlerinin önünden kaymasını defile yerine varana kadar izledi. Beklediği gibi büyük bir insan topluluğu vardı. Ortada mankenlerin geçmesi için serilmiş kırmızı bir halı ve onun etrafını kuşatan sayamayacak kadar çok paparazzi vardı.

Jimin burada rahat falan değildi. Tanınıyor olma hissinden nefret ediyordu.

Çaresizlikle dolduğu bir anda Seokjin'e döndü ama diğeri sadece ona başını sallayıp toplumun yanına gidip yürümeye başlaması için cesaretlendirmeye çalışmıştı. Derin bir nefes alan Jimin açılan kapı ile arabadan çıkıp ilk flaşların patlamasına şahit olmuştu. Hemen arkalarında diğer araç da durmuştu ve önce Jeongguk sonra Hoseok ve Namjoon teker teker çıkmışlardı.

Seokjin'in eli güven verircesine Jimin'in belindeydi ve ona yolu gösteriyordu.

Jeongguk hemen arkalarındaydı. Üzerinde siyah ve içi yünlü deri bir ceket ve yüzünü saklayan siyah balıkçı şapkası vardı. Her zaman kameraların arkasında olmayı tercih etmişti o, kendini saklayıp sadece emeğinin görülmesini istiyordu. He zaman gizemli olmuştu. Jimin'e bakmıyordu bilr ama orada oluşu yine de yeter de artıyordu.

mono no aware 🌼 jikook (çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin