Uçuş fazla gergin geçtiğinden tekrar sağlam betonun üstünde olabilmek Jeongguk'a hediye gibi gelmişti.
Sekiz saat boyunca neredeyse hiçbir şey yememişti. Havaya kalktıkları andan itibaren iştahı kesilmiş ve Jimin'in ani gelişinden sonra da bir şey yemek istememişti zaten.
Onun yerine sadece oturmuş ve bir kaç film izlemeye çalışırken başarısız olmuştu. MacBook'unu kullanıp bir kaç resim düzenlemek istemişti ama çalışmak yerine sadece ekranı dövüyor gibi hissediyordu. Uyumaya çalıştı ama bozulmuş sinirlerine korkuları da eklenince uyumak için yeterince gevşeyememişti.
Sonuç olarak Jeongguk çok yorulmuştu ve sonunda ayaklarının sağlam betona basması çok iyi gelmişti.
Namjoon ve Hoseok Heathrow'daki pasaport kontrolünden geçerken yanında yürüyorlardı. Pasaportu ile sırada bekledi ve Londra'nın bariz yağmurlu havasını izlemek adına büyük pencerelerden dışarıya baktı.
"Görünüşe göre her zaman yağmur yağıyor." dedi Hoseok, bu haberden pek hoşlanmışa benzemiyordu. Elinde çoktan tedbir amaçlı şemsiye bulunuyordu. "Londra hakkında hep havanın kötü olduğunu söylerler zaten."
Namjoon hımladı. "Planlarımızı bozmadığı sürece umrumda değil."
"Planlarımız derken?" diye sordu Jeongguk, son bir kaç saatin konuşmalarından fazla bir şey duymadığını hatırlayarak.
"Bu akşam bir parti var ama ben yolculuktan yorgun olduğum için pek parti modunda değilim." diye açıkladı. "Yarın sabah da erkenden iş başına geçip her şey tamam mı diye kontrol etmemiz ve son düzenlemeleri yapmamız lazım. Ondan sonraki gün de catwalk olacak."
"Biraz... yoğun."
"Dolu bir şov olacak zaten. Biz de iki defa sahne alacağız."
Konuşmaları kısa süreliğine Jeongguk kontrol masasındaki sırada beklerken kesilmişti, pasaportunu gösterdi ve içine mühür aldıktan sonra küçük geçişlerden geçti. Hyunglarıyla beraber bavullarını almaya gittiler ve grubun geriye kalan üyelerini beklemeye başladılar.
Jimin Taehyung ve Seokjin'in yanındaydı, yüzünü güzel bir gülüş kaplamıştı. Tamamen rahatlamış ve güvendiği arkadaşlarının yanında mutlu gibi duruyordu. Ayaklarının üstünde öne arkaya zıplayıp duruyordu ve bunu yaparken de çantasını sallıyordu. Taehyung ona bakarken fayla yorgun ve fazla sevgi dolu arasında kalmış gibiydi ve Jimin'i rahat durması için kollarının arasına çekip ona sarılmıştı.
"Çok samimi duruyorlar." dedi diğer üç erkeği gören Hoseok mırıldanarak.
Buna bir cevap vermedi Jeongguk. Sadece bakışlarını çekti, dokuz saat önce onun elini tuttuğunu hatırladıkça boğazı düğümleniyordu. Jimin ile el ele tutuşmuş, onun parmaklarının sıcaklığının kendi elinin içine kıvrılışını hissetmişti.
Bavullarını aldıktan sonra taksiyle Knightsbridge'deki otellerine doğru gittiler.
İlçenin merkezine vardıklarında şöför 'The Beaufort' adlı bir otelin önünde durduğunda Jeongguk da gösterişli binaya bakmak için kendine bir dakika müsade verdi. Bina kendi için konuşuyordu, dışarıda tetikte bekleyen ve şık giyinmiş korumaları bile vardı.
"Woah, hyung." Jeongguk araçtan inerken şaşkındı. Böyle lüks şeylere alışık değildi ki o. Yüklü miktarda maaşı olsa da o Brooklyn'in basit bir bölgesinde basit bir hayat yaşayan biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mono no aware 🌼 jikook (çeviri)
Fanfic"Odayı acı ile aydınlatabilseydik, şüphesiz çok ihtişamlı bir ateş olurduk." -Ada Limon, Bright Dead Things Sonsuza kadar beraber kalacaklarından adları kadar emin olan Jimin ve Jungkook New York City'ye taşınıp evlendiklerinde sadece 18 yaşındalard...