Bölüm şarkısı: BTS - Truth Untold
(evet, yine, çünkü şarkı güzel)İş arabasının arka koltuğunda oturan Jimin elindeki Starbucks içeceğinden bir yudum almıştı.
New York City'nin üzerinde gezen sonbahar bulutlarına rağmen güneş gözlükleri ile saklamıştı yüzünü. Saint Laurent'te çalıştığından beri daha popüler olmuştu. Kullandığı sosyal medya sayfalarında takipçi sayısı artmıştı, gittikçe daha fazla insan onu beğeniyor ve yüzüne, vücuduna ve genel olarak ona iltifatlar yapıyordu. Halk ona hayranlık duyuyordu. Jimin bunun nedenini anlayamıyordu.
Tam olarak ne kadar popüler olmuştu bilmiyordu ama Seokjin yine de önlemli olmak istiyordu. Paparazzilerin şirketin önünde olup olmayacağını yüzde yüz eminlikle bilmeseler de en azından yine de güvende olacaktı.
Yanındaki koltukta oturuyordu Seokjin. Elindeki iPad'den maillerini okuyor ve sessizce mırıldanıyordu. Seokjin çok çalışan biriydi, vaktini her zaman işi için kullanır ve asla dikkatini dağıttırmazdı.
Jimin Taehyung'un menajeri Seokjin'i tutmak ile doğru kararı verdiğini biliyordu. Onu Jimin'e Taehyung kendi tavsiye etmişti zaten, onun bu dalda en iyilerinden biri olduğunu ve mankenlik dünyasında çok bağlantısı olduğunu söylemişti.
Jimin'in çalıştığı eski şirketler onun sadece psikolojisini bozabilmiş, içinde özgüvene dair ne varsa çekip koparmışlardı. Onlar yüzünden Jimin korkunç derecede düşük BMİ'si olmadığı sürece hiçbir işe yaramadığını düşünüyordu.
"Hyung." Jimin uzanıp onun kolunu hafifçe dürtüp ilgisini kendine çekti. Seokjin ona bakana kadar bekledi. "Bugünki çekimi de Jeongguk mu yapacak?"
Seokjin yavaşça kulaklarını çıkarıp başını salladı.
"Evet, Jimin-ah. Maalesef."
Jiminin gülümsemesi solmuştu ve içindeki kargaşaya rağmen ifadesini sabit tutmaya çalışmıştı. Tekrar Jeongguk ile çalışacağını içten içe aslında tahmin etmişti. Sonuçta Jeongguk Saint Laurent'in baş fotoğrafçısı ve belki de en sevdikleri çalışanlarından biriydi.
Son çekiminden sonra Jimin gecenin bir vakti biraz araştırma yapmıştı. Jeongguk'u araştırıp hafızasındaki yerini doldurmayı önceden asla istememişti. Bunu yapmanın düşüncesi bile çok acıtmıştı.
Ama onu tekrar görmek Jimin'in sınırlarını aşmış, en zayıf yerlerinden vurmuştu. Jeongguk'un ismini internetten arattığında onun hakkında neredeyse hiçbir bilginin var olmadığını fark etti ama yine de nadir olsa bile bir kaç şey öğrenebilmişti. Jeongguk her zaman kameranın arkasında olmayı seçerdi, kendine değil, başkalarına hayranlık duyulsun diye. O hayatını tamamen buna göre kurmuştu, kariyerinin tek amacı başkaların ünlenmesiydi.
Bir yandan üzücü diğer yandan rahatlatıcıydı bu. Kendine Jeongguk'u araştırma iznini verdiği için rahatlamıştı.
"Sorun değil." dedi kısaca. Jimin emin bakışlarını camdan dışarıya dikti. "Sorun değil."
Kesinlikle sorundu.
Seokjin ona bir dakika boyunca dikkatle bakmış, sonra yenilmişlikle iç çekmişti, sonuçta hiçbir kelimenin cevap olarak yetmeyeceğini biliyordu. Menajeri aslında hiçbir şey bilmiyordu, Jimin ve Jeongguk'un beraber bir geçmiş yaşadığından da bihaberdi. Sadece bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti.
"Jeon Jeongguk ve senin aranda ne geçti anlatacak mısın?" diye sordu kararsız bir sesle. "Çünkü o seni geçmişte üzdüyse seni bu işten çekmek zorunda olacağım ve-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mono no aware 🌼 jikook (çeviri)
Fanfiction"Odayı acı ile aydınlatabilseydik, şüphesiz çok ihtişamlı bir ateş olurduk." -Ada Limon, Bright Dead Things Sonsuza kadar beraber kalacaklarından adları kadar emin olan Jimin ve Jungkook New York City'ye taşınıp evlendiklerinde sadece 18 yaşındalard...