Bölüm şarkısı: Harry Styles ~ Ever Since New York
Staten Island'in güneş batımını izlemek Jeongguk için bir sığınak, bir güven merkezi olmuştu, kendi için zaman ayırabileceği bir yer.
Boynuna astığı kamerası ile sahildeydi. Bağdaş kurduğu bacakları ile nemli ve kirli kumda oturuyor ve karşısındaki mükemmel manzaraya dikkatle bakıyordu.
Güneş batımından dolayı gök yüzü ateşin değişik renklerine boyanmıştı - sarının, kırmızının, turuncunun ve pembenin en değişik tonları vardı ve hep beraber olağan üstü bir iş çıkarmışlardı. Her fotoğrafçının hayalı olan bir şeydi bu.Yarın ofisine geri dönecekti. Yine Saint Laurent mankenlerinin resimlerini çekecek, iyi resimleri seçip değişik filtrelerle yalancı güzellik yaratacaktı. Ama şu an, gördüğü şey her ayrıntısı ile gerçekti.
Çektiği resimler gerçekti.
Yeteneği sadece böyle kendi isteği ile resim çekip kendi kurallarına uyduğu zaman tamamen ortaya çıkıyordu ve şu an kendi isteklerini yerine getirebilme şansına sahip olduğuna göre bu şansı sonuna kadar değerlendirecekti. İç sesi ve yaratıcılığı ile bir olmasına izin verdi kendine. Hem ressam oldu, hem de ilham perisi.
Hayallerini işin yapmanın en büyük sorunu da buydu; bir zamanlar tutku'n olan şey günlük bir şey haline geliyordu, sıkıcı bir rutin haline.
Ama South Beach'te oturmak ve ilçe tarafından toplum kullanımı için kurulan yerdeki mutlu aileleri izlemek bile ona yetiyordu.
Mutlu aileleri izlemek onu üzüyordu, rahatsız edici bir şekilde yaşama şansını kaybettiği hayatı hatırlatıyordu ona. Bazen kalp atışı da ağırlaşıyordu, nefesi tıkanıyordu adeta. Ama yine de onları hayranlıkla izlemekten alıkoyamıyordu kendini işte. Beraber her türlü sıkıntıların üstesinden gelmiş, sorunlarını sanki fondöten ile kapatmış ve hatta beraber bir çocuk yetiştirmiş çiftler - bir zamanlar Jeongguk'un istediği her şey vardı bu mutlu aile tablosunda.
Yakıcı bir istekti gerçi.
Onun sahilde oturup tanıdık acıyı kucaklayıp kendi kıskançlığında tükenmesi için yetiyordu işte.
İç çekip düşüncelerini bir kenara atmaya çalışmıştı ki kendi üzüntüsünde boğulup gitmesin. İyi olmaya çalışıyordu ve bu zaten fotoğrafçılığın getirdiği bir şey olduğu için fazla zorlanmadı. Kafasını arkaya atıp kumun üstüne uzunca yatmıştı.
Yarın işe erkenden gitmek zorunda olduğu halde bugün eve erken gitmeyi düşünmüyordu.
Yine her zamanki gibi meşgul bir gün olacaktı, mankenlerin peşinden koşup tasarımcılarıyla ilgilenmek zorunda olacaktı.
Yine her zamanki gibi yorucu olacaktı, sonuçta onca resimi düzeltmeli ve arka planın her manken için ayrı uyumlu olmasını sağlamalıydı, kamera ayarlarını kontrol etmeli ve mankenlerin bakım kurallarına uyduklarından emin olmalıydı.Saint Laurent kadar büyük bir şirket için çalışmak çok fazla yorucu olabiliyordu. Çok sevilip sayıldıklarına ve New York City'deki itibarlarına rağmen işin zor olduğu su geçirmez bir gerçekti.
Çok büyük beklentileri vardı mesela. Ve o beklentileri karşılamak ne kadar zor olursa olsun, işine alışmaya başlamıştı Jeongguk.Beş ay olmuştu sonuçta, alışmaya başlamak zorundaydı yani. Boş boş durmak ve stajdan staja koşmaktan bıkmıştı.
Ve sahiller de acı bir güzellik taşıdığına göre...
Bu güzellik ona huzur veriyordu ama aynı zamanda unutmaya çalıştığı o iyileşememiş yaralarına tuz basan anıları hatırlatıyordu. Çocukluğundan gençliğine ve oradan Busan'a taşınmasına kadar her zaman kaçışı olmuştu sahiller.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mono no aware 🌼 jikook (çeviri)
Fanfiction"Odayı acı ile aydınlatabilseydik, şüphesiz çok ihtişamlı bir ateş olurduk." -Ada Limon, Bright Dead Things Sonsuza kadar beraber kalacaklarından adları kadar emin olan Jimin ve Jungkook New York City'ye taşınıp evlendiklerinde sadece 18 yaşındalard...