Emir:Aybars napıyorsun? (21.08)
Aybars:Ders çalışıyorum.
Biliyorsun ki notlarımı yükseltmem lazım.Emir:Seninle konuşmam gereken bir şey var.
Aybars:Tabii.Konuşalım.
Noldu?Emir:Buradan olmaz.
Her zamanki parka gelsene.Seni bekliyorum.
Yalnız gel.Aybars:Pekala evden çıktım bile 10 dakikaya oradayım.
Emir:Tamam.
Ceketimi alıp üzerimi bile değiştirmeden evden çıktım.Emir beni bu saatte konuşmak için çağırıyorsa kesin bir şey olmuştu.
Genelde üçümüz takılıyorduk.Emir nedense bir sorunu olduğunda sürekli beni evimizin arkadasındaki parka çağırırdı.Küçüklüğümüzden beri bu değişmemişti.Ailesinin maddi durumu oldukça iyiydi ama anne baba olarak bir o kadar kötülerdi.Emir tek çocuk olduğu için onun her şeyde mükemmel olmasını istiyorlardı.Okul birincisiydi,geçen sene bilim fuarında yaptığı çalışmayla yurtdışında ödül almıştı.Tabii bunlar ailesi için yeterli değildi.Babası haftasonları Emir'i şirkette çalıştırıyordu.Emir'in ne istediği hiçbir zaman umrunda olmamıştı.
Babam ve Emir'in babası iş ortağıydı.Zaten bu sayede çocukluk arkadaşı olmuştuk.Ama biz ortaokuldayken babam iflas etmişti.Emir'in babası da iflas eden şirketle daha fazla ortaklık devam ettiremeyeceğini söyleyip ortaklığı bitirmişti.Biten ortaklık yüzünden sahip olduğumuz birkaç şeyi de kaybetmiştik.Geriye sadece annemin dükkanı ve evimiz kalmıştı.
Borçlar yüzünden babam hapise girmişti.Sebep olarak vergi kaçakçılığı yaptığını söylemişlerdi.Babam 6 yıldır hapisteydi.Bir bu kadar daha çıkamayacaktı.Onu bir kere bile görmeye gitmemiştim.Çünkü o hapise girdikten sonra annemi aldattığını da öğrenmiştik.Yani benim için babam yoktu.
Parka geldiğimde Emir banka oturmuş yere bakıyordu.Oturuş şeklinden bile bir sorunu olduğunu anlayabilirdim.
"Selam."
Kafasını kaldırıp dik bir şekilde oturmaya başladı.
"Selam.Seni bu saatte çağırdığım için üzgünüm."
"Önemli değil.Zaten ders çalışmaktan beynim çorba gibi olmuştu."
Sessizce kafasını sallayıp önüne döndü.Sanırım nereden başlayacağını düşünüyordu.
"Neyin var?"
"Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama sanırım en baştan anlatacağım.Lütfen beni kesmeden dinle olur mu?"
"Pekala.Anlat bakalım.Dinliyorum."
"Mercan'ı biliyorsun."
"Mercan?Oğuz'un kardeşi olan Mercan mı?"
Kafası sallayıp beni onayladı.Tamam da Mercan ne alakaydı?Mercan Oğuz'un üvey kardeşiydi.Bizim okuldaydı ve bizden bir yaş küçüktü.Çok fazla konuşmuşluğumuz yoktu.Zaten Oğuz ailesiyle yaşamıyordu.18 yaşına girdiğinde bir aparta taşınmıştı.
"Evet.Oğuz'un kardeşi Mercan.Neyse.Tarihini tam hatırlamıyorum ama sanırım Gökdeniz gitmeden birkaç hafta önce falandı.Oğuz o zaman ailesiyle yaşıyordu biliyorsun.Sen Gökdeniz ile birlikteydin.Biz de okul çıkışı Oğuzlara ders çalışmaya gitmiştik."
"Ders çalışmaya?Oğuzla?"
"Ertesi gün matematik sınavı vardı.Bu salak ilk sınavdan kaldığı için bana onu çalıştırmam için yalvardı.Ben de kıramadım.Gittik işte evlerine.Oğuz'un odasına gidip çalıştık birkaç saat.Sonra ben lavaboya gitmek için kalktım.Mercan'ın odasının önünden geçerken arkadaşıyla konuşmalarını duydum.Keşke duymasaydım ya neyse."