Turuncu kiremitlerin çatıyı donattığı, çakıl taşından oluşan betonların birleşerek duvarları oluşturduğu bu gar, her saat başı işlenmiş kömür taşıyan trenlerin geçtiği bir istasyondu. Çalışanları siyah tulumlara sokan bu yer kapkara dumanlar altında kalmıştı. Tanrısal övgülerin işlendiği lokanta duvarının önünde oturan Doreen, Courtney ve onlara eşlik eden Fyodor Leonid ve Henry Braun asyalıların işlettiği bu lokantada bağdaş kurarak yün minderlerin üzerine oturuyorlardı. Ağırlıklı olarak sığır eti ve balık hazırlayan bu lokanta aynı zamanda uzakdoğu'ya özgü tütsüler de satıyordu bunun sonucunda bütün Hillway garına ızgara balık ve et kokusuna karışık mide bulandıran tütsü kokuları yayılıyordu. Zaten başı dönen ve midesi bulanan Doreen bu koku ve havasızlık ortamı ile dahada fenalaşıyordu. Güney New York'un fabrika ayağı olan Hillway vilayeti sanayileşmiş her bölge gibi astımın,bronşitin ve çeşitli kalp ve damar hastalıklarının yaşandığı bir vilayetti.
Doreen, Henry'in yönlendirmesi ile mavi boyalı koridor duvarlarının arasında ki kadın tuvaletine yalpalaya yalpalaya gitmişti. Beyaz boyalı tuvalette dört adet eşit büyüklükte kabin vardı. Girişten sona kadar olan sırada ki ilk üç kabinde alaturcia tuvalet, karşılarındaki şişman leydilere özel olan kabinde ise alafrancia bir tuvalet vardı. İlk iki kabinin kiliti bozuktu. Üçüncüsüne yöneldiği sırada uzun boylu, ince belli , kara kaşlı ve kara gözlü, uzun burunlu, suratı menopoz sonucu sarkan göğüsler gibi sarkan, çelimsiz bir kadın, Doreen'i arkasına alarak kabine girmişti. Doreen ilk başta şaşkınlığa uğramış sonrada içinden New york leydileride ne hoşgörülüymüş henry! demişti. Leydi tuvaletine yönelen Doreen, kapıyı açtığı gibi karşısında Maryland'de ki - vahşi Türk kayalarını*- görmüştü! Yeşil bir ova üzerinde bulunan adeta bir kol'a benzeyen kaya gibi bir eser vardı. Başı dönen Doreen uzun bir seyehatten sonra hıçkırıklar içinde kusmaya başlamış ve bayılmıştı. Denizin altında ki bir kanepede uyanan Doreen, aniden boğulmanın etkisiyle kafasını yukarı kaldırmış ve bembeyaz bulutları görmüştü. Suyun baskısı ile göğe boğularak çıkan Doreen, dönen bir silindirin içine girmişti. Duvarları bulutlardan oluşan bu silindir, adeta bir beyaz perde görevini görüyordu. Yükselirken dönmeye devam eden Doreen ile beraber bir Projeksiyon yansıması'da dönüyordu. Yansımalarda beliren maddeler; perdede asılı duran bir cep saati, üzerine ayran dökülmüş bir Türk halısı ve halının üzerine basan kırmızı şapkalı birisiydi. Cep saatindeki akrep ve yelkovan hızlı bir şekilde dönüyordu. Her 19 devirde Kırmızı şapkalı adam ayran'ı yere düşürüyor ve halının tamamı kısa bir sürede beyaza boyanıyordu. Bedenindeki bütün tüyleri kalkan ve cam gibi kendisine batan Doreen, Altından yükselen eski bir sinagog'un üzerinde acı ile inliyor ve kırmızı şapkalı adamın halıya ayran dökmesini izliyordu. Her devir daim'de halının desenleri değişiyor ve çözülmez bir şekil alıyordu.
Doreen aniden aşağı doğru çekilmeye başladı. Ayran yerine artık kan akıyordu. Beyaz bulutlar siyaha bürünmüştü. Siyah duvarlar üzerine dökülen ve etrafına yayılmaya başlayan kanlar düz bir çizgi haline geliyor çember içinde kalan Doreen'i kırbaçlamaya başlıyordu. Her darbede ses tellerini kopacak duruma getiren çığlıklar, duvara çarpıyor ve yankılanarak kendine geri dönüyordu. Sesin şiddeti ile işitme duyusunu kaybeden Doreen, Pandomim sanatçısı gibi şekilden şekile giriyor ve mimiklerini daha keskin bir şekilde hareket ettiriyordu. Siyaha boyanan duvarlara çarpan şapkalı adamın gölgesi kırbaç ile birleşiyor Doreen'i daha sert bir şekilde cezalandırıyordu. Aşağı doğru inen Doreen, Silindirden çıkmış, okyanusun dibine saplanmıştı. Doreen'in ağzına giren tuzlu su damarlarında ki kanı itiyor ve anal yoldan çıkarıyordu. Bir hiçliğin içine giden ve kumların içine gömülen Doreen'in boş kalan damarlarının içini kumlar dolduruyor ve ağırlıktan vücudunu parçalıyordu. Çığlıklar içinde uyanan Doreen'i Courtney sakinleştirmeye çalışıyordu. Şiddetli bir şekilde nefes alıp vermeye başlayan ve Titreyen Dooren, çevresini dahi göremiyordu. Geçirdiği nöbetten sonra Ani bir sessizliğe bürünen Doreen, yolculuğun sonuna kadar tek söz dahi etmedi. Doktor olan Henry sürekli nabzını ölçüyor, Fyodor ile Courtney ise ona Mors* içiriyordu.
Dooren kendine gelmeye başladığında New York'a varılmıştı.
*Vahşi Türk kayaları (Wild Turk Rock) Maryland'de ki sıradağlar üzerinde bulunan düz bir ovada yer alır.
*Mors, Rusyada geçmişten beri sudan sonra en fazla tüketilen içecektir. Orman meyvelerinden yapılır. Bazı bitkisel kürler uygulandığında sakinleştirici ve dikte edici özellikleri vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maryland Paşası
Historical FictionKırım savaşı esnasında Merkez bankasını dolandıran Osman adında bir Türk subayı, Fırsatlar ülkesi Amerikaya kaçar, Amerikada düzenini kurduğu sırada gelişen Amerikan iç savaşı hayatını tamamen değiştirir. Osmanın değişen hayatı üst üste meydana ge...