Jhon Rose'a katılmışa benziyordu. Çünkü Rose'un söylediklerine kafa sallıyordu. Sinirden bu sefer kızarmıştım. Benim yüzümden. Herşey benim yüzümdemdi. "B-b-ben, herşey için üzgünüm" dedim ve bahçeye koşa koşa çıktım. Gözlerimden şeffaf ve ılık yaşlar dökülüyordu. Arabam da yoktu ki içine girip hıçkıra hıçkıra ağlasam. Gerçekten benim suçumdu. Baştan hata yapmıştım. Ben hata yapmıştım. Buraya gelmekle hata ettim. Neden geldim ki? Babam bensiz de yaşayabilirdi! Herşey benim yüzümden...
Bir kaç dakika sonra Anabell, Jane, Michael, James, Ava ve Jess yanıma geldi. Hepsi beni teselli ediyorlardı. Ama duymuyordum. Hepsini kulak ardı ediyordum. "Herşey benim yüzümden oldu, ben gerçekten, ben-" daha cümlemi bitiremeden hıçkırığa uğramıştım. Hıçkıra hıçkıra ağladığım için cümlemi bitirememiştim. "Biz buradayız ama," dedi Anabella. "B-biliyorum, ama gelmeseydim eğer, bu gün böyle olmayacaktı. Herşey benim yüzümden oldu." Der demez James bana sarıldı. Kokumu içine çekti ve "hayır, böyle bir şey düşünme, sakın. Sen iyiki geldin. Gelmeseydin ne olacaktı?" Dedi.
"Eğer gelmeseydim böyle birşey yaşanmayacaktı."
"Ben sana az önce ne dedim Ari? Böyle bir şey düşünme, lütfen artık ağlamayı kes!" Dedi nazikçe. Michael geldi ve "sen gelmeseydin Rose'a katlanmak zorunda kalacaktı James. Sende biliyorsun." Dedi.
"Ben, keşke gerçekten g-g-gelmeseydim." Dedim ağlayarak.
Ava, Michael'i kaldırıp yanıma oturdu. "Saçmalama, sen iyiki geldin şeker kızım benim." Dedi. Jess öksürdü. "Kimin kızını kimden alıyorsun sen?" Dedi şakayla karışarak. Güldüm.
"Pekala," dedi Ava. "Kalk bakalım annecim. Kalk da kimse bizi üzüldüğümüzü görüp meydanı kapmasın." Dedi, ciddiydi. Kalktım ve gözlerimden akan yaşları son bir defa koluma sildim.
Tekrardan okul binasında bulunan kafeteryaya gittik. Yeni bir masa bulduk. Ve oturduk. James tam karşımdaydı. Jess ve Ava iki yanımda, Anabella da Jess'in yanındaydı. Jane Michael'in yanındaydı. Michael de James'in yanındaydı.
Gerçekten onlara alışmıştım. Her biri benim önemli parçalarımmış gibiydi, hatta öyleydi. Hala öyle.
Jess şarkı söylüyordu. Michael de masaya vurup ritim tutuyordu. Şarkı sözlerini algılayamamıştım. Ama ritim çok hoştu. Gülmeye başlamıştım. Gerçekten onların yanında çok iyi hissediyorum. Anabella ile matematik dersliğine gidiyorduk. James ve Rose'yi görmüştüm. Masada oturuyorlardı. "Hey, şuraya bir baksana, " dedim kısık sesle Anabella'ya. "Bu da ne böyle?"dedi tiksinmiş bir ifadeyle. Hemen kolumu tutup masaya doğru hızlıca ilerledik. "James?"dedi Anabella. "Sizi bana tanrı gönderdi. Nasılsın Ari?" Dedi. "Sen gelmiyor musun bizimle derse?" Dedim. "Tabii, neden olmasın?"dedi ve güldü.
...
Dersler bitince eve doğru yürüyordum. Kaldırımlar arası geçiş yapıyordum, yani bir o kaldırım bir bu kaldırım. Eve geldiğimde babam daha eve gelmemişti. Ayakkabıları ortalıkta dolaşmıyordu. Üstüme sportif şeyler giydim. Eşofman ve kısa kollu bir t-shirt. Saçlarımı dağınık topuz yapıp aşağıya indim. Bu günkü menüde salçalı spagetti vardı. Hemen ocağı açıp tencereye su koydum. Arkasından da makarnayı. Anladım ki asla şarkı söylemeden duramayacaktım. Telefonumu alıp whatsapp'a girdim. Yeni bir grup?!
"Bizim Dünya" mı??
Hemen grup üyelerine baktım. Bunlar bizimkilerdi.
"Seellaammm" yazmıştı Jess. Güldüm. "Sana da 'seellaammm'" dedim random atarak.
"Nasılsınız bakalım uzaylılar?" Dedi Ava
"Üstüme alınmıyorum." Dedi Jane.
"Neden cevap veriyorsun o zaman bakalım? " dedi Ava.
İkisi de random attılar.
Yaklaşık bir saat sonra da babam geldi. İltifat yağdırdı yemeğe. "Mis gibi kokuyor, bu nedir Ari?" Dedi. Güldüm. "Bu yemeğimiz salçalı spagetti."dedim.
...
Salonda oturuyordum. Ta ki çığlıkları duyana kadar...
...Babm hemen dışarı fırlamıştı. Bunlar kimdi ki?
Bu bir cinayyetti. Kan görünce midem kalktı ve içeri girdim.
Bu konularda pek de iyi sayılmam.
Yatağıma koşup yorganı üstüme çekmiştim. İçimde bilmediğim bir sıkıntı vardı. Bilmediğim bir şey...
Ertesi sabaha merhaba dileğimle kendimi yatağa mahkum ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor-¤-Beyaz
VampireGizemli bir o kadar da iyi... Hayaller bir o kadar da hayatlar... Mutlu, bir o kadar da üzgün... Mor, bir o kadar da Beyaz...