Kartlar için sevgili Betül'e (Lavender_odor) çok teşekkür ederim. ♡
Bölüme başlamadan önce, medyadaki videoyu izler misiniz?
Dağ Evi playlist Spotify >>> https://open.spotify.com/playlist/66j9PInQVzSv6leJsau7hP?si=ZLGqEawYSWOixjzqME8OCQ&utm_source=copy-link
Keyifli okumalar dilerim.
GEÇMİŞİN İZLERİ
Günümüz - 1 Ocak, 09:17
Tabağımdaki domatesleri çatalımla ileri geri oynatırken, kahrolasıca düşüncelerim yine beni o lanet evin karanlığına hapsetmişti.
Bir yıl öncesindeydim.
Hayatımın tarif edilmeyecek kadar acı, hatırlamak istemeyecek kadar korkunç günlerindeydim. Gözümün önüne düşen görüntüler her seferinde kanımı donduruyordu ama kendimi o anları düşünmekten bir türlü alıkoyamıyordum. Buna asla alışamayacak; hep, bir şekilde ellerimdeki kanı göreceğimi düşünüyordum.
Çatalı tutan elimin üzerindeki sıcaklıkla bulunduğum ana geri döndüm. Bakışlarım elime kaydığında annemin benimki kadar beyaz ve ince parmaklarını gördüm. Başımıza gelenler onu da sarsmıştı. Geçen bir yıl boyunca benimle birlikte zayıflıyor, tombul yanakları küçülüyor, her geçen gün eriyordu.
"Kahvaltını bitir Miray, dayınlar birazdan burada olur."
Annem karşımdaki sandalyeden kalkıp mutfak tezgahındaki işlerine döndü. Bugün oldukça fazla işi vardı.
Hayatımızı mahveden olayın üzerinden geçen bir yılda, hayatım boyunca kendimi hiç bu kadar cansız hissetmemiştim. Yıldönümü, ruhumdan kalan birkaç kırıntıyı da emmişti.
Aylardır, bedenim kurtulmuş ama ruhum o lanet evin içinde sıkışmış gibi acı içindeydim. Hemen her günüm yatağa saklanarak, çığlıklarla uyanarak geçiyordu. Yaklaşan yıldönümü sebebiyle kabuslarım hayli artmış ve gerçekçi halüsinasyonlarla gündüzlerimi de ele geçirmişti.
Zaman akmıyor, arkadaşlarımın beni evden aldıkları sabaha geri dönmeye çalışıyordu.
Elimdeki çatalı tabağın kenarına usulca bıraktım. Ağzıma sürmediğim yiyeceklere daha fazla işkence etmeyecektim. Başım bana arkası dönük anneme çevrildiğinde onu izlemeye başladım. Hep derlerdi 'Sen annenin aynısısın.' diye. Şimdi farkına varabiliyordum.
Siyah, kuzguni saçları ve açık buğday teni eksiksiz bana geçmişti. Sadece koyu mavi gözlerini bana aktarabilen babam da, saç ve ten dışında ince boynumu ve minik burnumu da annemden aldığımı söylerdi.
"Ziyarete gideceğim."
Kararlı çıkan sesim anneme ulaştığında kesme tahtasından gelen tok sesler anında durdu. Bu tahmin ettiğim bir tepkiydi. Hafifçe öne eğilmiş başını usulca kaldırıp bir süre bekledi. Ne söyleyeceğini düşünüyor gibiydi, ya da doğru kelimeleri arıyor gibi. Sonunda elindeki bıçağı tezgaha bırakıp bana döndü. Dudaklarını birbirine bastırmış, kaşlarını bükmüştü. Benim ruhsuz bakışlarımın aksine o, hissettiği hüznü açıkça sergileyebiliyordu. Tek kaşını kaldırıp kararlı bir tavırla konuştu.
"Olmaz, Miray. Yine kızıp küseceksin ama cevabım değişmedi. Yüzleşmeyi kaldırabilecek kadar iyi değilsin, henüz."
"Ben iyiyim anne!" diyerek haykırdım aniden. Bu tepki, iyi olmadığıma dair en taze kanıttı. Dudaklarımı ıslatıp sinirlerimin gerginliğini düşürmeye çalıştım. "Gitmem gerekiyor. Sizler iyileştiğime inanmıyorsunuz ama artık hazırım. Anlamıyor musunuz? Onu daha fazla yalnız bırakamam. Bu..." Cümlelerime güçlü başlayan sesim her kelimede biraz daha zayıflamıştı. Boğazıma yerleşen yumruyu yok etmek için yutkundum ve devam ettim. "Tam bir yıl oldu. Yanında olmak istiyorum."
Annem gözlerini benden kaçırıp göğüs kafesini şişiren derin bir nefes aldı. Söylediklerim sabrını zorluyordu. "Doktorun söylediklerini biliyorsun. Seni görmek şöyle dursun, ismini duymak bile ona iyi gelmiyor."
Bu kez gözlerini kaçırma sırası bendeydi. Acı bir kabullenişti bu kaçış. Ellerimi masaya dayayıp oturduğum sandalyeden kalktım. İstemesem de öfkeli göründüğümün farkındaydım ama umursamadım. Annemin arkamdan gözyaşlarına boğulduğunu biliyordum. Eve döndüğümden beri onu görmediğim her an ağlıyordu. Bazen kendini tutamayıp yanımda bile ağladığı olmuştu.
Merdivenleri tırmanıp üst kata çıktım. Bir yıl içinde odamda hiçbir değişiklik olmamıştı. İçeri her girdiğimde sanki hiçbir şey yaşanmamış, o dağ evine hiç gitmemişiz gibi geliyordu. Ama pek çok şey yaşanmış, biz o eve gitmiştik.
Beyaz ahşap yatağımı renklendiren pastel tonlarda mavi bir yatak örtüsü, yatak başına uyumlu beyaz gardırop ve yatağın iki yanında komodinler vardı. Geniş pencerenin önündeki çalışma masasının sağında mütevazi kitaplığım yer alıyordu. Odayı aydınlatan diğer pencerenin önünde ise sade, soğuk tarzıma kafa tutan kırmızı bir kanepe bulunuyordu.
Odanın ortasında öylece dikilirken parmak uçlarımdaki his beni kendime getirdi. Elim yine bileğimdeki yara izindeydi. Yaşanan her şeyin en sahici kanıtı olarak ölene dek benimle kalacak yara izinde...
Bakışlarım bileğimin alt ve üst kısmını dalgalı bir hilal şeklinde, simetrik olarak saran izle buluştuğunda gözümden süzülen bir damla yaş benden kopup parkeye düştü. Ellerim hızla birbirinden uzaklaştı ve adımlarım beni yatağa taşıdı. Bugünü bir an önce atlatabilmek adına, kendimi uykunun güvensiz kollarına bırakmadan önce yorganı kafama çektim ve sonunda göz kapaklarımı sıkıca kapadım.
BÖLÜM SONU
Merhaba.
Düzenlenmiş ilk bölümle geldim ve okuyanlar fark etmiştir, bölümde ilk okuduğunuz halinden neredeyse hiç fark yok. Bunun sebebi şu, aklımdaki final hala aynı. :)
Sadece hoşuma gitmeyen birkaç cümle değişikliği haricinde her şey aynı. Ama ikinci bölüm öyle olmayacak. :))
Bölüm hakkında görüşlerinizi buraya alabilir miyim?
İnstagram: cekuvedunyasi
dageviaesthetic
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ EVİ
Tajemnica / Thriller@WattpadMysteryTR "Paranormalin Gücünü Kullananlar" okuma listesinde! ▪️ Hayatları farklı yollarda kesişen 6 gencin sıra dışı yılbaşı tatili. ⌛ Bir yıl öncesindeydim. Hayatımın tarif edilmeyecek kadar acı, hatırlamak istemeyecek kadar korkunç günle...