Kapağı değiştim. Nasıl olmuş? Eğer beğenmediyeseniz eskisine dönebilirim. Bu konu hakkın da yorum yapın plz. :D Sınır geçilmemiş ama ben yinede paylaşmak istedim. 20 vote ve 10 yorum gelsin lütfen. Yorumlarınızı bekliyorum ^^
Şarkı: Justin Bieber - Looking For You ft. Migos
Lütfen biri bana az önce yüksek sesten dolayı yanlış duyduğumu söylesin.
O benim ölümcül düşmanım olduğunu söylüyor, bense onun karizmatik olduğunu düşünüyorum.
Kendimden nefret etmem için bir neden daha doğduğunda kısa süreliğine gözlerimi sıkı sıkı kapattım ve açtım.
"Hey, sen iyi misin?" diyerek omzumu dürttü. Şuan karşısındakinin kim olduğunu bilse kesinlikle kafama sıkardı.
"Evet, iyiyim." Diyerek yanından gidecekken arkaya doğru sendelememe neden oldu.
"İsmini hala söylemedin?" dedi öğrenmek için çabalarken.
"An- Annie Clark." Diyerek yalan söyledim. Şuan burada ismimi ya da kimliğimi öğrenmesi faciaya yol açabilirdi.
"Biraz birlikte takılmaya ne dersin Annie?" diyerek sırıttı. Sarhoştu ve önüne gelen herkese böyle davranırdı. En önemlisi ise bundan yararlanıp öğrenmek istediğim her şeyi öğrenebilirdim.
"Olabilir." Dedim ve yanında durduğumuz bar sandalyelerinden birine yerleştim. Bunları ben seçmiştim. Neon maviydi ve karanlıkta çok güzel duruyordu.
"Ne içersin?" diye sorduğunda o da karşımdaki sandalyeye oturmuştu. Sorduğu soruyu duyunca kahkaha attım.
"Buranın sahibi benim. Benim ısmarlamam gerekmez mi?" dedim ve barmene ağzımı oynatarak viski istediğimizi söyledim.
"E anlat bakalım senin bu kadar içmene sebep olan ne?" dedim bir yerden konuşmaya başlayabilmek için.
"Eski sevgilim..." dedi canı sıkkın bir şekilde. O sırada tezgâhta duran viskilerimizden birer yudum aldık.
"Biri sert çocuğu üzmüş galiba, ayrılık zor olmalı." Diyerek bilmiyormuş gibi dalga geçtim. Şuan gerçekten mutluydum çünkü düşmanımı tam anlamıyla dağıtmıştım.
"Hayır, hayır! Biz ayrılmadık!" dediğinde içten içe kahkaha atıyordum. Bunu dışarı yansıtmamak için kendimi zor tutuyordum.
"E o zaman ne oldu Justin?" dedim samimi ve şaşkın olmaya çalışarak.
"O öldürüldü." Dedi ve kahkahayı bastı. Gerçek anlamda sarhoştu ve saçmalıyordu. Ama doğruları saklamıyordu.
"Onu kim öldürdü?" diye sordum saf ayağına yatarak. Şuan ayık olsaydı bunu sıradan birine asla anlatmaması gerekirdi.
"Angel, Angel Parker!" dedi gözlerini kısarak. Etrafa ölümcül bakışlar yolluyordu.
"Seni anlıyorum. Çünkü... Çünkü benimde sevgilim öldürülmüştü." Dedim ve ortaya saçma sapan bir yalan attım. Aslında sevgilimi öldürme noktasına gelmiştim ama en sonunda onu zorla başka bir ülkeye gitmesini sağlamıştım. Çünkü işlerime bulaşmıştı.
"İntikamımı alacağım." Dedi sert bir sesle. Bu sert halinden hiç taviz vermiyordu.
"A hadi ama! Buraya eğlenmeye gelinir, oturup ağlamaya değil Justin! Bana kendinden bahset!" dedim sabırsız bir şekilde. Viskimden bir yudum daha aldım. O neredeyse 3 kadeh içmişti ama ben daha birinciyi bitirmemiştim. Sarhoş olup onun eline düşmemem gerekirdi.
"Ne öğrenmek istiyorsun?!" diye bağırdı ve beni tersledi.
"Tanışmak isteyen sendin!" diye sitem ettim. Arkamı dönüp kollarımı göğsümde birleştirdim. Masum kızı oynamaya çalışıyordum. E tabi başarılı bir haydut olmak istiyorsanız oyunculuk yeteneğinizde olmalıydı.
Tekrar onun olduğu tarafa döndüğümde kafasını barın tezgâhına koymuş uyuyordu.
"Tanrım! Seni evine taşıyamam ben!" deyip Justin'i dürttüm ama sonuç alamadım. Resmen horlayarak uyuyordu. Ama bunu fırsata dönüştürebilirdim. Her zaman pratik zekâlı olmak önemliydi.
Justin'in kolunu omzuma attım ve sızlanmasını umursamayarak yürümesini sağladım. Ağır adımları yüzünden onu zorlukla arabaya bindirebilmiştim.
O kafasını arkaya yaslamış uyurken üstüne doğru eğildim ve emniyet kemerini taktım. Kapıyı kapatıp kendi koltuğuma geçtim ve arabayı çalıştırdım.
"Justin! Evinin yolunu tarif et!" diye bağırıp onu sarstım. Afallamıştı. Tam bir aptal gibi gözüküyordu. -ki öyleydi-
"Ha? Ne oluyor?" diye söylenerek kafasını kaldırdı önce yola sonra bana baktı.
"Seni evine bırakacağım, yolu tarif et." Dedim sevecen olmaya çalışarak. Sonuçta ilk izlenimler önemlidir.
"Sağdan düz git." Dedikten sonra kafasını kaşıdı. Uyanık kalmaya çalışıyordu.
"Ee?" dedim sağdan gittikten sonra.
"İlerde, soldaki siyah-beyaz villa." Dedi ve tekrar sızdı. Sessizliği bozmadan tarif ettiği şekilde ilerledim. Yaklaşık 5 dakika sonra söylediği gibi siyah-beyaz olan evin önünde durdum. Araban inip etrafında dolaştım ve yolcu koltuğunun kapısını açtım.
"Justin! Uyan hadi!" deyip onu bir kez daha dürttüm.
"Ne? Geldik mi?" dedi sersem bir ses tonuyla.
Sinirlerimi hâkim olamayıp hızla üstüne doğru eğildim. Emniyet kemerini çıkaracakken kahkaha atmaya başladı. Geri çekilip yüzüne imalı bir şekilde baktım. Kahkaha atmaktan boğulacaktı.
"Neye gülüyorsun sen?" dedim sert bakışlarımı üstünde gezdirirken.
"Saçların beni g-gıdıkladı." Dedi kahkahasını bastırmaya çalışırken.
"Aptalsın." Diye fısıldayıp hızlı hareketlerle emniyet kemerini çıkardım ve kolunu omzuma atıp onu arabadan indirip ayağa kaldırdım. Arabanın kapısını itip evinin bahçe kapısının önüne yürümesini sağladım. Kapıyı tekmeleyerek açtıktan sonra evin kapısının önüne yürüdük.
"Justin, anahtarı ver." Dediğimde gözlerini açıp etrafına aptal aptal baktı.
"Neredeydi ki o?" diye düşünüp durdu.
"Hadi Justin, çabuk ol!" dedim sabırsız bir şekilde.
"Arka cebime bak." Dediğinde omzumdaki kolunu çekip arka cebine ulaştım ve anahtarı alıp kapıyı açtım.
"Hadi içeri geç!" diye söylenip onu hafifçe ittirdim. Tekrar kolunu omzuma atıp merdivenler çıkmasına yardım ettim. Yatak odası olduğunu düşündüğüm odaya girdikten sonra onu yatağa oturtup ayağındaki ayakkabıları çıkardım.
"Hadi uyu artık." Deyip yatağa uzanmasını işaret ettim ve üstünü örttüm.
O anında uykuya dalmışken ben çalışma masasının üstünde kâğıt ve kalem arıyordum. İstediklerimi bulduktan sonra yarın beni araması için notumu yazım.
"Tekrar görüşmek isterim. Beni ara. –Annie Clark" Son olarak altına telefon numaramı ekleyip notu başucuna bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wild Couple || Justin Bieber
Fanfiction"Erkek arkadaşın seni asla bulamayacak güzelim." diyerek elimdeki silahı ona doğru salladım. "Yalvarırım beni bırak." diye yalvardığında o alay dolu ve tüm depoyu çınlatan kahkahamı attım. "Keşke o kadar şanslı olabilseydin. Ama ne yazık ki deği...