Episode 3: "This is just a warning, Parker!"

763 51 13
                                    

Merhaba, öncelikle bende çoğu yazar gibi okuyucularıma bir isim vermek istedim. O yüzden sizin isminizn de "Unicorns" olmasına karar verdim. Ben çok sevdim bu ismi asdfgh 

Bu arada yeni kapağı beğendiniz mi? Benim çok hoşuma gitti. Kapağı bu sefer ben değil @wattyyazarlar hazırladı. Onlara da teşekkür ediyorum.

Son olarak önceki bölüme 20 beğeni gelmesine çok memnun oldum. Ancak bu biraz uzun sürdü. Hikaye daha yeni olduğu için düzelir diye düşünüyorum ve sizden eleştiri içerikli yorumlar bekliyorum Unicorns! 20 VOTE ve 10 YORUM!

Şarkı: Justin Timberlake - TKO

"Bruce temizle!" diye bağırdım kan kokusunu burnuma çekerek. Başını onaylarcasına salladığında tekrar kendimi siyah deri koltuğa bıraktım. Masanın üzerinde duran çantama uzanarak içini karıştırdım. İçinden iş için kullandığım telefonumu bulduğumda çantamı geri yerine bıraktım. Jensen'a telefonu uzatarak konuştum.

"Bieber'ın numarasını tuşla!" diye emreden ses tonumla konuştuğumda hiç beklemeden dediğimi yaptı.

"Hoparlöre al." Diye tekrar konuştuğumda benim dediklerimi yapmaya devam etti.

Telefon çalıyordu ama açan yoktu. 6-7 defa çaldıktan sonra o uyuşuk ses tüm depoda yankılandı. "Alo?"

"Ne oldu Bieber? Yoksa çalıntı mallarınla zaman mı geçiriyorsun?" diye alay edercesine konuştum. O görmese de elimde olmadan sırıttım.

"Ne o, hala çaldığım malların mı peşindesin?" diye o da aynen benim gibi alay ederek konuştuğumda sesli bir şekilde kıkırdadım.

"Sen bize borcunu çoktan ödedin Bieber." Dedikten sonra iç çektim Gelecek olan tepki beni çok eğlendireceğe benziyordu.

"Ne-e nasıl yani?" diye kekeleyerek konuştuğunda amacıma ulaşmışçasına gülümsedim.

"Senin kediciğin, o borcunu ödedi." Dedim onu korkutmak amaçlı fısıldayarak.

"Ona ne yaptın?!" diye kükrediğinde o anki yüz ifadesini görememek beni üzse de onu çıldırtmaya devam edecektim. Bu beni eğlendiriyordu.

"Imm... Galiba..." diyerek sabrını ölçmek amaçlı onu beklettim.

"Lanet olsun! Konuş! Ne yaptın?!" diye tekrar kükrediğinde depodaki herkese kısa bir süreliğine baktım.

"Imm... Galiba... Galiba biraz öldü." Diyerek onu daha fazla sinirlendirmek için kahkaha attım.

"S-sen b-bunu ç-çok kötü ö-ödeyeceksin." Dediğinde kekeleyerek konuşması beni şaşırtmamıştı.

"Sanırım, senin içindeki sert çocukta öldü Bieber. Ha ne dersin?" diyerek cevap vermesini bekledim.

"Asıl şimdi onunla tanışacaksın!" diyerek telefonu kapattı.

İşimin bitmesine sevinerek rahatlıkla arkama yaslandım. O çömezden korkmuyordum. Yaptığının cezasını ödemişti ve bence konu kapanmıştı. Onun yapacağı küçük oyunlar beni etkileyecek değildi. Sadece biraz eğlence arıyordum. Üzgünüm benim eğlence anlayışım böyle!

Yerimden kalkarak çantamı elime aldım ve telefonu tekrar içine attım. "Bruce, dostum iyi işti. Cesedi ne yaptın?" diye az önceki halime göre gayet normal konuştum.

"Onu soğuk depoya kaldırdım." Diye basitçe ve bıkkınca açıkladığında omuz silktim. "Tamam, görüşürüz." Diyerek herkese el salladım ve Bruce'un omzunu sıvazladım. Depodan çıkarak yürümeye başladığımda bu saatte taksi bulamayacağım aklıma geldi. Gözlerimi devirdim ve arkama dönerek depoya geri döndüm.  İçeri girerek bağırdım.

Wild Couple  ||  Justin BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin