Ben de masanın yanına gidip kahveyi bırakacaktım ki bardak elimden kayıp düştü. Ah ne kadar yazık! Çok üzüldüm! Yalnız planımda olmayan bişey daha vardı: Hocanın sadece romanı değil ders kitabı da ıslanmıştı.
- Has siktir...
+ Nida kahveyi dökmüş olamazsın değil mi?
- Maalesef hocam...
+ Nida!!!
- Efendim hocam ?
+ Çık dışarıya. Kapıda bekle beni.
Tabi ki de çıkarken yüzümde kulaklarıma kadar varan bir gülümseme vardı. Hocanın anladığı anda yüz ifadesi çok komikti yaaa. Sırf o ifadeyi tekrar görmek için bile her dersimizde yapabilirdim bunu.
Vee kapı açılır. Yandıkkkkk. Hoca çok sinirli. Yüzünde çok ciddi bir ifade var;
- Nida bilerek yaptın değil mi?
(Bu sefer ise gözlerinde gerçek bir hayal kırıklığı)
+Hayır hocam.
- Neden gözlerin "bilerek yaptım"
diyor?
+Hocam...
- Nida bunu beklemezdim. Evet inatçısın falan ama bu kadar ileriye gidebileceğini düşünmedim. Bak , o kitapların hiçbirisi umrumda değil. Senin bu kişi olmadığını düşünüyorum. Senin saygılı dürüst , zeki ve çalışkan bir kız olduğunu zannediyorum. Ama biz neden seninle bu kadar zıt bir ilişki kurduk? Daha doğrusu neden düzgün bir öğretmen öğrenci ilişkisi kuramadık anlamıyorum. Nida gerçekten bu kadar saygısızlık yapabileceğini düşünmemiştim.
+ Haklısınız hocam. Normalde bir öğretmenine bunları yapacak bir öğrenci değilim. Hatta öğretmenine değil hiç kimseye yapamam. Ama hani herkesin bir de iç sesi vardır ya. İşte benim o iç sesim sizinle inatlaşmamı söylüyor. Size zıt gitmemi, sizi kızdıracak şeyleri yapmamı söylüyor. Ama nedenini ben de bilmiyorum. Özür dilerim hocam.
+ Bak işte aslında sen busun . Sen böyle bir öğrencisin. Tamam şimdi de affediyorum. Ama artık bunlar tekrarlanmasın.
-Tamam hocam.
+ Gir bakalım içeriye
Veee kurtarıcımmmm tabi ki de zil çaldı.
- iyi dersler hocam
Anında kaçmıştım hocanın yanından. Gerçekten ben nasıl böyle bir öğrenciye dönüştüm ki?
***
Sonra okul gayet klasik geçti. Şimdi de Esrayla yurda geldik. Benim yatağımda film izliyoruz.
Yine bir mesaj sesi... Elime telefonunu alıp şifresini girdim. Instagram'dan bir istek gelmişti. Girip tanıyor muyum diye kontrol edecektim ki tabi ki de profilde "Bora Aydın " yazısını görmeyi beklemiyordum. Kabul edip geri takip yaptım. Sonra bir beğeni, bir tane daha , bir tane daha ve bir tane daha . Beğenileri hepsi tek olduğum fotoğraflardı. Beğenilerin hepsi de Bora hocadandı. Ben de merak ettiğim için profiline tıklayıp onun resimlerine bakmaya başladım. Acayip fotojenik bir insandı bizim Ultra Yakışıklı Sinir Şey. Bir tanesine yanlışlıkla beğeni attım.
- Sıçtıkkkk.
+ Ne oldu?
Telefonu gösterdim. Ağzı açık kaldı.
+Bizim Afet neden bu kadar yakışıklı yaaa?
- Kanka beğeni attım.
+ Kanka salak mısın? Bir sen değil bir sürü kişi beğeni atar bu adama.***
(Sonraki gün)Bizimkilerle buluşmuş okula gidiyorduk. Hepsi bana sen ne yaptın? dercesine bakıyordu. Neden mi? Bora hocaya yaptıklarımı ancak anlatabilmiştim çünkü. Her ne yaparsam yapayım yine de benim arkamda olduklarını belirtmişlerdi.
Sonra herkes kendi aralarında muhabbete başladı. Esra ile Tolga en önde, onların arkasında Eren'le Hülya , benim hemen önümde ise CanCan ile Hako yürüyordu. Çok mutluydum. Rabbime şükürler ediyordum . Çünkü bana böyle güzel arkadaşlar hatta kardeşler vermişti. İnsanlar aralarında kan bağı olmasa da kardeş olabilirler mi? Sorusuna en güzel örnek bizdik. Aramızda kan bağı olmamasına rağmen biz kardeştik.
Lise tercih sonuçlarının açıklandığı günü hatırlıyorum. Çok mutluydum ( her zamanki gibi:)) ama sonra aklıma Konya'da ya da lisede hiçbir arkadaşım olmayabileceği geldi. Çok korktum. Ya olmazsa? Sonra da önceden tanıştığım, eniştemin akrabası olan yaşıtım Mehmet Hâkim'i düşündüm. Onu aramam gerektiğini aklıma not ettim. Sonra hemen bizim gruba (Afyon'daki arkadaşlarımla olan grubumuza) sonucun fotoğrafını çekip attım. Onlar Afyon'dan kazanmışlardı. Hayalimiz tutmamıştı. Aynı lise tutmamıştı. Çoğu tercihimiz aynıydı. Sadece notu düşük olanlar son tercihlerini farklı yapmışlardı. Çok üzüldük tabi ki de. Çünkü birbirimizden ayrılmak istemiyorduk. Ama olsundu. Biz yine kardeş kalacaktık. O gün akşama doğru da anlamdan Mehmet Hâkim'in numarasını alıp onu aradım;
- Alo
+ Efendim?
- Mehmet Hâkim ben Nida. Asaf Ziya'nın teyzesi. Tanışmıştık hatırlıyor musun?
+ Evet evet hatırladım Nida. Nasılsın?
- İyiyim teşekkürler. Sınav açıklandı. Senin hangi lise oldu?
+Meram Anadolu. Sen nereden tercih yaptın?
- Ciddi misin ? Aynı lisedeyiz.
+ Vayy çok mutlu oldum. Birlikte takılırız o zaman.
- İyi olur.
+ Tüm herşeyden haberdar et beni. Gelince de gelmeden önce de. Konuşalım, buluşalım.
-Tamam sağolasın. Görüşürüz.
+Bay bay.
Bir dakika sonrasında WhatsApp'tan bir bildirim gelmişti. WhatsApp'a girdiğimde ise en üstte "DEĞİŞİKLER" diye bir grup vardı. Ona da tıkladım. Gruba girince mavi bir balon içinde "Mehmet Hâkim , sizi ekledi" yazıyordu. Bir anda bir sürü hoşgeldin mesajı geldi. Mehmet Hâkim;
- Bu bizim grup. Hepsi çok iyi insanlar. Hepsi kardeşim. Hepsi gerizekalı. Ama zararsızlar merak etme. İşte Konya'ya gelince bu salaklarla takılacaksın. Alışman için iyi olur diye düşündüm.
+ Tamam sağol :)
İşte o gün bugündür kardeşiz. Ben bunları düşünürken okula gelmiştik. Herkes kendi sınıfına girdi. Lanet girsin. Ders ne sizce? Tabi ki de matematik. Allah bu dersi bulanın, müfredata koyanın cızırtısını vermesin. Sonra hoca geldi. Test dağıttı. Biraz çözdükten sonra kafamı sıraya gömdüm. 20 dakika sonra zil çaldı. Evetttt bakalım bugün ne haltlar yiyeceğiz?....
![](https://img.wattpad.com/cover/180982617-288-k308193.jpg)