BÖLÜM-3

1.8K 196 176
                                    


Bölüm şarkısı- Sia Chandelier

* * *
Acı.
Dilsiz bir insanın derdini dile getiremeyeceği kadar soğuk, ve sağır edici bir duyguydu.
Yalnızlığında besleyip, soyutlaştırdığı duyguları, bir insan gözleriyle nasıl körleştirebilirdi ki?

Düşünüyoruz;
Belkide, ruhumuzun ve bedenimizin altında kaldığı bu enkazlar,
Ecelin bizler için sayıkladığı geri sayımlardı.

Duvara asılı saatin kulaklarımda oluşturduğu tok sese karşın, yüzümü buruşturup doğrulmaya çalıştım.
Ne kadar süredir baygın şekilde uyuduğumdan bihaberdim. İki veya üç saat?

Gözlerimi pencereden cama çarpan yağmura diktim. Bir kaç saat öncesi aklıma gelirken, hatırladığım görüntülere karşılık gözlerim dehşetle açıldı. Bayılmadan önce o iri kurt' un önündeydim. Şu an yaşıyor olmamın garipliği tüm bedenimi sararken, usulca ayağa kalktım. Sırtımdaki sancıyla elimi acının izlerini taşıdığı yere götürdüm. Sarılıydı.Biri beni hem kurtarmış, hemde sırtımdaki yarayla ilgilenmişti?!!

Bedenimi soğuk bir ürperti sararken ellerimle kollarımı sıvazladım. Üstümde bana ait olmayan uzun bir kazak vardı. Erkek kazağıydı. Pantolonum,kazağın temizliğinin aksine toz içindeydi. Buna pek kafa yormayıp salondan çıktım.

Küçük, iki katlı bir dağ eviydi. Uzun dar bir koridoru ve koridorun hemen sağında bulunan iki kapalı odası vardı. Elimi duvarlara sürterek yavaş adımlarla dış kapının solunda kalan, mutfak diye düşündüğüm yere adımladım. Bu karanlık evin içinde, lambası yanık tek oda orası vardı çünkü.

Kapının girişinde durup derin bir nefes aldım. Aldığım nefes bile, sırtımdaki soyukları derin bir acıyla hissetmeme sebep oluyordu.Acımla eşdeğer olan huzursuzlukta kollarını ahtapot gibi bedenime sarmıştı. Elimle kulpu aşağı çekiştirip kapıyı iteledim. Tahmin ettiğim gibi mutfaktı.

Bakışlarım sırtı dönük, camın önünde sigara içen adama kayarken içimi tarifsiz bir korku kapladı. İçeri girdiğimden bihaber duruyordu. Derin bir nefesi içine çekti. Ciğerlerine doldurduğu zehri sert bir tınıyla burnundan geri verdi. Göremediğim dudaklarından dökülen gri duman siyah saçlarıyla uyumlu bir tezatlık oluştururken, havaya süzülerek saniyeler içinde gözden kayboldular. Geriye sadece yakıcı kokuları kalmıştı.

İçeriye girdiğimden beridir bir an olsun gözlerini ayırmadığı yere bakışlarımı dokundurdum. Boş ormandan başka ilgi çekici bişey yoktu. Daldığını farketmemle konuşmak için ağzımı açmıştımki benden önce davranan o sağlam ve güçlü ses, birden irkilmeme sebep oldu.

"Uyanmışsın". Konuşmak için boğazımı temizledim. "Evet". Sesim savunmasız bir kedi mırıltısını andırıyordu. Bu adamdan korkuyormuydum? Korkumun doğallığı mantığımın kıyılarına çarptı. Kim bir kurtun önünde bayıldıktan sonra,kendini başka bi yabancının evinde bulduğunda korkmazdı ki?

"İyi" dedikten sonra bana doğru yürüyüp sigaranın ucunu, hala yanan ateşi söndürmek için musluğun altına tuttu. Sigara izmaritini lavabonun içine fırlattıktan sonra bedenini tamamıyla bana doğru döndürdü. Ellerini tezgahın kenarlarına yaslayıp bakışlarını bana doğru çevirdi.
Gözlerime tutunan gözleriyle nutkum
tutuldu.

Gözleri kızıldı.
Gözleri kırmızıydı.
Gözleri kan rengiydi.

Gerçekmi? diye soracakken sorumun saçmalığıyla ağzımı tekrar yumdum. Renkli lens takıyor olmalıydı. Ama lensten çok uzak, gerçekçi duruyordu. Sert yüz hatlarına sahip olması büyük bedeniyle belli bir uyum içindeyken dolgun dudakları kıpırdandı. "İncelemen bittimi,nasıl yakışıklımıyım?" Evet.

MARAN(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin