Ertesi gün...
Sabahın erken saatlerinde yola çıkmıştı Eylem. Fethi'ye haber vermemişti çünkü adamın endişelenip bu durumu istemeyeceğinden emindi fakat Eylem hem inatçıydı hemde işine aşık biri. Başını belaya sokacağını bilse de yolundan vazgeçmeyecekti. Fethi ve Tim aynı şekilde yola çıkmıştı gidecekleri yer büyük bir depoydu. Eylem konuma geldiğinde etrafa baktı önce. Kimse yoktu. Arkasından duyduğu adım sesleriyle dönmek istediğinde çoktan ağzını ellerle kapatmışlardı ve içeri doğru sürüklüyorlardı. Eylem'i sandalyeye bağlayıp çantanın içinden kamerayı çıkardılar."Naptığınızı sanıyorsunuz? Zorbalık bu" dedi Eylem korkutuğunu belli ederse bunun üzerine gideceklerini biliyordu. Adam iğrenç sesiyle güldü ve konuşmaya başladı "Buraya kendi ayağınla geldin zorbalık yok. Bizim dediklerimizi yaparsan canın acımaz" . Eylem etrafa baktı önce fazla karanlık ve barut kokan bir odaydı. "Ne yapmamı istiyorsunuz" diye sordu ardından. "Sadece bi kaç cesedin fotoğrafını çekip türklerin yaptığını haber yapacaksın o kadar" dedi adam Eylem'e yaklaşarak. "Ben asla gözümle görmediğim bir konu hakkında, hele ki türkiye'yi karalayacak bi haber yapmam. Emin olun şuan gözümle farklı şeyler görüyorum ve bunlar hakkında haber yazabileceğimi düşünüyorum" dedi Eylem kararlı bir ses tonuyla. Adam'ın sinirlendiğini biliyordu ama doğru bildiğinden şaşmayacaktı.
"Herkes yerini aldı mı?" diye sordu Yavuz kulaklıktan. "Aldık komutanım" dedi Tim ardından. "Kaç adam varsa indiriyoruz beyler son kalanları korkutup bilgi almaya çalışacağız. Anlaşıldı mı?" , "Anlaşıldı Komutanım". Fethi dürbünden içeri görmeye çalışıyordu. Camlara örtülmüş olan plastikle işi zorlaşıyordu. "Görüş puslu" dedi kulaklıktan. İçeri bakmaya devam ediyordu birinin hareketlendiğini gördüğünde ateş etti ve böylece çatışma başlamıştı.
Eylem duyduğu silah sesleriyle korktuğunu hissederek adama baktı "Noluyor?!" diye bağırmayı eksik etmedi. İçeri koşturarak giren adama takıldı bakışları "Abi baskın yedik" dedi. Eylem'in karşısında duran adam sinirle yaklaşıp bir tokat savurdu Eylem'in yüzüne. "Lan buraya gelirkenen birine haber mi verdin?!" diye sordu. "Hayır ben bir şey yapmadım ki keşke yapmış olsaydım" dedi. "Ben sana yapacağımı biliyorum".
Tim çatışmaya çoktan girmişti Fethi'nin görüş açısı çok puslu olduğu için gizlendiği yerden çıkıp deponun arka girişine yürüdü. Kapıya geldiğinde goncasını sırtına takıp susturucu takarak silahını hazırladı. Kapıyı aralayıp içeri girdiğinde bakış açısına giren iki adamı indirdi. Devam yürüdüğünde ona doğru doğrultulmuş silahı fark etti. Eylem elleri kolları bağlı silahı Fethi'ye doğrultmak zorunda kalmıştı. Sandalyeye bağlı olan elini çözmeye çalıştı. Başardığında hiç düşünmeden Fethi'nin omzuna ateş etti. Fethi az önce vurmak için doğrulttuğu silahı düşürüp yere çökmek zorunda kaldı.
Eylem hıçkırdığında başına geçirilmiş olan siyah tülü çıkardı. Ardından kamerayla çekmekte olan adamı titreyen elleriyle indirdi. Diğer elini de çözdüğünde koşarak Fethi'nin yanına çöktü "Fethi!". Fethi omzunu tutarak Eylem'e baktı "Ne işin var burda?" diye sordu. "Onu bırak hadi çıkmamız gerek" dedi telaşlı bir sesle. Arkasında hissettiği hareketlilikle silah sesi de kulağında yankılandı. Fethi adamı vurmuştu adam Eylem'in kolunu yaralamıştı. Eylem bu sızıyı umursamadan kalktı Fethi'nin de kalkmasını sağladı. Birlikte yürüdüklerine derin bir nesef aldı Eylem "Ölmek yok" dedi. Fethi başını salladı ve ekledi "sadece seninle". Bu söze gülümsedi Eylem ve birlikte Tim'in yanına ulaşmışlardı. Panikle ikisini arabaya bindirip hastaneye götürmüşlerdi.
4 saat sonra...
Fethi uyanmış uyuyan Eylem'i izliyordu. Kolunda olan sargı canını sıkıyordu buyüzden kendi yarasını hissetmiyordu bile. Eylem derin uykusundan gözlerini kırpıştırarak uyandı. Önce etrafa bakındı daha sonra bakışları Fethi'yi buldu. Gülümsedi önce daha sonra elinden tutup parmağı ile okşadı. "Günaydın" dedi Fethi gece olmasına rağmen. Güldü bunun üzerine Eylem ve aynı şekilde "Günaydın" dedi. Birbirlerine baktılar bi süre sonra Eylem içinde olan pişmanlıkla mırıldanmaya başladı "Seni vurmak istemezdim ama sen beni vurmuş olsaydı tüm kanallar türk askerin nasıl masum bir gazeteciyi öldürdüğünü izleyecekti güya." . "Biliyorum seni vurmuş olsaydım hem askerlerimizin ülkemin adı çıkacaktı hemde ben hayatımın sonuna kadar bu yükle yaşayamayıp ölürdüm" dedi Fethi ciddiyetle. "Artık söz verdik ölüm varsa bile birlikte" dedi Eylem. Başını salladı Fethi daha sonra aklına gelen şeyle yüzünü sertleştirip Eylem'e döndü "Senin ne işin vardı orada?"
"Ben sadece konum aldım gittim görmek istedim, haber yapmak iste-" lafı yarım kaldı "Bana neden haber vermedin? Birlikte giderdik ben seni uyarırdım korurdum" dedi Fethi tüm siniri ile. "Fethi benim işim bu ama söz bir daha gitmeden önce sana haber vereceğim ama bu seninde geleceğin anlamına gelmiyor. Sonuçta bende seninle göreve çıkmıyorum" dedi Eylem. Bıkkınlıkla nefes aldı Fethi ve ekledi "Başımın belası gel buraya". Elinden tutmuş kendine çekiyordu. Eylem de yatağa uzandı sıkıca sarıldı Fethi'ye ve burnunu boynuna dayadı. Çıplak omzuna bir öpücük bıraktı "Seni seviyorum, seninle ölüme gidecek kadar" dedi. Fethi gülümsedi ve ekledi "Bende seni, çok. Ama sen yinede yaşamaya ve yaşatmaya bak". Birlikte gözlerini yumdular, huzurlulardı. İkiside biliyordu başlarını hep belaya sokacaklardı ama sonunda yine el ele olacaklardı.
Son