Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.
Keyifli okumalar~
***
İnsanlara laf anlatmanın, insanlardan bir şey istemenin ve o isteğin karşılığını almanın neden bu kadar zor olduğunu çoğu zaman anlamıyordum. Bir insan, bir konuda nasıl bu kadar kesin ve inatçı olurdu anlamıyordum. Aklım bir türlü almıyordu. Tam bir saattir, bir koca saattir, Bayan Lee'ye rolümü değiştirmesi için dil döküyordum.
Ve Bayan Lee, bir koca saattir çoğunlukla beni geçiştiriyor; geçiştirmediği zamanlarda da ya beni duymamış gibi yapıyor yada isteğimi reddediyordu.
"Bakın," dedim son kez. Sesime tüm bıkkınlığım yansımıştı. "Ben bir erkeğim, Romeo'yu oynayan da erkek ve tanrı aşkına Bayan Lee, rollerimiz arasında öpüşmek var. Dudak dudağa. Lütfen, size yalvarırım rolümü değiştirin." Bayan Lee'nin bakışlarında öyle bir ifade vardı ki, sonlara doğru, güçlü çıkması gereken sesim kısılmıştı. Tanrım, asla kabul etmeyecekti.
"Mezun olmak istiyor musun, Jimin?" Burnunun ucuna indirdiği gözlüğün üzerinden bana bakarken eninde sonunda bu sorunun geleceğini biliyordum. Bu, ufak savaşımı artık sürdüremeyeceğimin işaretiydi. "Evet," dedim zorla. "Tabi ki istiyorum, Bayan Lee."
"Öyleyse mezun olmak için dersimden geçmen gerektiğini de biliyorsundur ve dersimden geçmenin yolu da bu gösterideki rolünü yerine getirmenden geçiyor." Yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Anlatabildim mi?"
"Evet, Bayan Lee. Çok net anlattınız." Düşen omuzlarımla oturduğum koltuktan kalktım. "Öyleyse ben gideyim. Sizi zorladığım için özür dilerim." Tam kapıya doğru ilerliyordum ki, Bayan Lee'nin adımı seslenmesiyle duraksayıp ona dönmüştüm.
"Jimin, bana kızmanı istemiyorum." Oturduğu sandalyesinden kalkıp karşımda dikildi ve önümde kenetlediğim ellerimi çözüp avuçlarının içine aldı. "Sen ve Yoongi benim en iyi öğrencilerimsiniz ve ikinizin de bu rolü layığıyla yerine getireceğine eminim. İkiniz bu roller için biçilmiş kaftansınız, buna emin olabilirsin. Ayrıca öpücük dediğin şey sadece ufak bir temas. Dudaklarına temas eden dudakların kız arkadaşına ait olduğunu falan düşün. Senin için daha kolay olur."
"Teşekkür ederim Bayan Lee," Samimi olduğunu düşündüğüm bir gülümseme sundum. "Elimden geleni yapacağım."
Ellerini ellerimden çözüp saçlarımı karıştırdı. Bu sefer içten bir şekilde gülümsüyordu. "Aferin, Jimin. Sen akıllı ve olgun bir çocuksun. Böyle ufak şeyler için bu kadar önemli bir rolü elinin tersiyle itmeye çalışman aptallık olurdu. Göreceksin, insanlar seni alkışlarken oynadığın rolden ötürü kendinle gurur duyacaksın. Şimdi git bakalım."
Başımı sallayıp önünde eğildim ve tekrar kapıya yöneldim. Elim tam kapının koluyla buluşmuştu ki, kapının kolu benden bağımsız bir şekilde aşağı doğru kaymış ve kapı açılmıştı. Elimin hala kapı kolu üzerinde olmasından dolayı ben de kapıyla birlikte öne çekilmiş ve sendelemiştim. Dengemi sağlayıp şaşkın bakışlarımı havaya kaldırdığımda Min Yoongi ile burun buruna gelmiştim.
"Özür dilerim," demişti bir adım gerilerken. "Kapının arkasında olduğunu bilmiyordum."
"Sorun değil." Ufak bir mırıltı sunmuş, içeri geçmesi için önünden çekilip ona yol açmıştım. Başıyla teşekkür ettiğini belli eden bir hareket yapıp içeri girmişti. Ben de onun hemen ardından odadan çıkarken Bayan Lee'nin neşeli sesini işitmiştim. Gözlerimi devirdim. Benimle konuşurken oldukça bezmiş gibi çıkıyordu oysa sesi.
Ayaklarımı sürterek koridor boyunca ilerlerken düşünüyordum. Bu rolü kaybetmek istemiyordum. Bayan Lee'nin de söylediği gibi, benim için önemli bir fırsattı ve lütfen ama, Romeo ve Juliet idi bu. Bir klasik, bir efsane. Ve ben bu klasik efsanenin baş rolünü canlandıracak kişilerden biriydim.
Ancak Min Yoongi ile öpüşecek olma fikri midemin burkulmasını sağlıyordu. Tanrım, hayır. Aslında bir erkekle öpüşecek olma fikri midemin burkulmasını sağlıyordu.
Binadan çıkıp bahçeye ulaştığımda gözüm Taehyung'u aramış, az ilerideki piknik masalarından birinde oturup güneşin tadını çıkardığını görmemle ona doğru ilerlemiştim. Kendimi yanına attığımda "Reddedilmiş gibisin." demişti istifini bile bozmadan."Tıpkı söylediğim gibi. Beni dinlemeliydin." Yanaklarımı şişirdim. Taehyung daha en başından boşuna uğraştığımı, Bayan Lee'nin cennet ile cehennem birleşse bile, rolümü bir başkasına vermeyeceğini söylemişti. Bense ona yanıldığını, ikna kabiliyetimin oldukça güçlü olduğunu falan zırvalamıştım.
Kıçımın ikna kabiliyeti.
"Kes sesini, Tae. Sinirlerim bozuk zaten, senden çıkarırım hepsini." Homurtuma ufak bir kıkırtıyla karşılık vermiş ama başka hiçbir şey söylememişti. Dakikalar boyunca öylece yan yana sessizce oturmuştuk. Havalar ısındığı zaman hep böyle geçerdi vakitlerimiz. Taehyung güneşin altında oturmaya bayılırdı ve esmer teni de bunu kanıtlar nitelikteydi. Dakikalarca boş bulduğu ve güneş açısının iyi olduğunu düşündüğü yerlerde oturur ve sıcak ışınların tadını çıkarırdı. Bunu yaparken genellikle müzik dinlerdi, ama bugün müziği es geçmiş olmalıydı. O öylece güneşlenirken ben de yanında ya ders çalışır ya kitap okur ya da müzik dinlerken kampüste dolaşan insanları seyreder, onların o anki ruh hallerini kendimce tahmin eder ve o ruh hallerine bürünmelerinde ne gibi şeylerin etkili olmuş olabileceğini düşünürdüm.
Yine kulaklığımı takıp, geçip giden öğrencileri kendimce analizlediğim bir zamanda, kulaklığımda yankılanan müzik ufak bir kesintiye uğramış, telefonum mesaj bildirim sesiyle titremişti.
Telefonu elime aldığımda ekrandaki kayıtlı olmayan numaradan gelen mesaj kaşlarımı çatmamı sağlarken, ekran kilidini açıp mesaja girmiştim.
Kimden: ....9395
Akşam saat 18.00. Provalar için konferans salonunda olmayı ve Taehyung'a da haber vermeyi unutma.
-Min Yoongi
Kaşlarım istemsizce çatılırken aklımda iki soru vardı:
Birincisi, Min Yoongi'de numaramın ne işi vardı?
İkincisi, siktir, bu kadar erken mi başlayacaktık çalışmalara?
Oflayarak başımı masaya gömdüğümde tek dileğim bu süreci akıl sağlığımı koruyarak atlatmaktı.
Ama bilemedim, öyle bir şeyin mümkün olmadığını ve koruyamayacağım bir de kalbim olduğunu bilemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm your Romeo, you're my Juliet // Yoonmin ✓
Fanfiction"Belki de, sarhoş olmalıyız." dedi Yoongi, kendini geri çekip eskimiş kanepemden kalkarken. "Evet," diye onayladım onu. "Kesinlikle sarhoş olmalıyız."